Türkiye'de Taklitle Mücadele Ederken Karşılaşılan Zorluklar ve Fırsatlar

Türkiye taklit ürünlerin üretimi ve satışının yanı sıra, bunların transit geçişi bakımından da önemli bir coğrafi konuma sahiptir. Türkiye'ye giriş yapan kaçak ürünlerin çoğu ayrıca taklittir. Bu durum marka sahiplerinin taklitle mücadelede aktif rol almasını, mümkün olan tüm yollara başvurmasını, alternatif ve yaratıcı yaklaşımlar aramasını gerektirmektedir.

Taklit ürünlerle mücadele edilirken başvurulabilecek birtakım hukuki ve cezai yollar mevcuttur.

Bunlardan en hızlı, doğrudan, sonuç odaklı ve uygun maliyetli yöntem, taklitçilere karşı şikâyet sunmak, arama ve el koyma kararı almak ve taklitçilerin ilgili adreslerinde (üretimhaneler, depolar, dükkânlar, vb.) kararı icra etmektir.

Bu kapsamda, taklit ürünlere taklitçilerin adreslerinde polis tarafından doğrudan el koyulmakta, ilgili ürünler devletin depolarında muhafaza edilmekte, taklitçiler genellikle hapis ve/veya adli para cezası ile sonuçlanan ceza yargılamalarında yargılanmakta ve el konulan ürünler davanın sonuçlanmasından sonra devlet tarafından imha edilmektedir. Bu sebeple, cezai süreç taklitle mücadelede en çok tercih edilen yoldur.

Ancak şikâyet sunumundan önce delil toplamak veya hakimden arama kararı almak her zaman kolay olmamaktadır. Aramaların bir üretim alanında veya depoda yapılması gerektiği durumlarda, taklitçilerden fatura/fiş gibi gerekli delillerin elde edilmesi her zaman mümkün olamamakta ve bazı hakimler, arama taleplerini, kanun kapsamında bu gibi durumlarda makul şüphe yeterli görülmesine rağmen, delil yetersizliği gerekçesiyle reddetmektedir.

Ayrıca, sayıca yüksek olmasa da, Türkiye'deki bazı hakimler taklitçiliğin bir suç olduğuna “inanmamakta” ve fikri mülkiyet uygulayıcılarına ceza yerine hukuk mahkemelerine başvurmalarını “tavsiye” edebilmektedirler. Bir diğer sorun da polisin bazı il ve bölgelerde, özellikle turistik yerlerde, etkili baskınlar yapamamasıdır.

 

Bazı durumlarda ceza şikayetleri etkili olmayabilmektedir.

Şikayetlerin etkisizleştiği veya arama ve el koyma talebinin reddedilmesiyle cezai yolların kapandığı durumlarda, marka sahiplerinin taklitle mücadele edebilmek için bazı alternatif - bazen de yenilikçi – yollara başvurması gerekmektedir.

Cezai yoldan ilermenin ilk alternatifi, ceza mahkemesinden arama kararı almak yerine, hukuk mahkemesinden ihtiyati tedbir kararı almak, ihtiyati tedbire dayanarak taklit ürünleri toplamak ve ardından - oldukça etkili olmasına rağmen genellikle yargılaması daha uzun süren marka hakkına tecavüze dayalı esas davayı açmak yerine - ürünlere el koyulması için yeniden bir ceza şikayeti sunmak olabilir.

Marka sahipleri, taklit ürünlerin üretim ve satışın engellenmesi ve bu ürünlerin toplatılması için hukuk mahkemelerine - İstanbul, Ankara ve İzmir’deki davalar bakımından ihtisas mahkemesi olan fikri ve sınai haklar hukuk mahkemelerine – başvurmayı, bilirkişi marifetiyle delil tespiti yapılmasını ve tedbir kararı verilmesini talep etmeyi değerlendirebilirler.

Bazı durumlarda mahkemeler, karşı tarafların ve ilgili üçüncü kişilerin olası zararlarını koruma altına almak için belirli bir teminat tutarının yatırılması karşılığında ihtiyati tedbir talebini kabul edebileceği gibi, bazen de söz konusu ürünlerin taklit olduğunu göz önüne alarak teminatsız bir şekilde ihtiyati tedbir kararı verebilmektedir.

Teminat yatırılması karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilmişse, marka sahipleri tarafından bir hafta içerisinde teminatın mahkemeye yatırılması ve kararın icraya koyulması ve uygulanmasının talep edilmesi gerekmektedir. Ayrıca, marka sahipleri tedbir kararının uygulanmasını talep ettiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde marka hakkına tecavüze dayalı esas davasını da açmak zorundadır. Aksi takdirde, tedbir kararı kendiliğinden kalkacaktır.

Taklit ürünlerin söz konusu olduğu durumlarda, konunun aciliyeti nedeniyle bu işlemler birkaç gün içinde tamamlanabilmektedir. Delil tespiti ve tedbir kararının icreası aynı anda yapılabilmekte ve taklit niteliği tespit edilen ürünler bilirkişilerin huzurunda toplanabilmektedir.

İhtiyati tedbir kararının uygulanmasından sonra, toplanan taklit ürünler için şikâyet sunulması ve el koyma kararı alınması da mümkündür. Bu yolla taklit ürünler devletin depolarında muhafaza edilecek, taklitçiler genellikle hapis ve/veya adli para cezası ile sonuçlanan ceza davalarında yargılanacak ve ele geçirilen ürünler kararın kesinleşmesini takiben devlet tarafından imha edilecektir. Sonuç olarak, marka sahipleri aynı sonuca ulaşabilecektir.

İhtiyati tedbir kararının uygulanmasından sonra şikayet sunulur ve el koyma kararı alınırsa, marka sahiplerinin ayrıca hukuk davası açmasına gerek kalmamakta olup, taklit ürünlere zaten ceza hakiminin kararı ile el konulmuş olacağı için, marka sahipleri bu noktada yalnızca ceza davasını takip etmeyi tercih edebilir.

 

İşbirliği çok önemlidir.

Yukarıdaki açıklamalara ek olarak ve taklitle mücadelenin ayrı bir yolu olarak, marka sahiplerinin kaçakçılık operasyonlarını takip etmeleri ve polis ve jandarmanın kaçakçılıkla mücadele birimleri ile işbirliği yapmaları faydalı olacaktır; çünkü kaçak ürünlerin büyük bir çoğunun taklit olduğu ortaya çıkmaktadır. Kaçakçılık davaları esasen suçun vergisel yönüne odaklanmaktadır ve bu davaların savcıları ve hâkimleri dava konusu olan ürünlerin taklit olup olmadığını ayrıca araştırmamaktadır.

Daha da önemlisi, kaçakçılar taklit ürünleri birtakım faturalar ibraz ederek kolaylıkla geri alabilmekte veya yapılan yargılamalar sonucunda, ele geçirilen ürünlerin Tasfiye İşletme Müdürlükleri aracılığıyla satışına karar verilebilmektedir. Ancak bu durum, ürünlerin taklit olması halinde, taklit ürünlerin tekrar piyasaya gireceği ve kaçakçılıkla mücadele birimlerinin çabalarının da etkisiz kalacağı anlamına gelmektedir.

Bu nedenle, marka sahiplerinin kaçakçılık operasyonlarını takip etmeleri ve ele geçirilen ürünlerin taklit olması durumunda marka ihlaline dayalı ayrı bir şikâyette bulunmaları, ürünlerin piyasaya sunulmaması ve ceza yargılaması sonucunda imha edilmesi açısından oldukça önemlidir.

Türkiye’de fikri ve sınai hakların korunması için Gümrükler Genel Müdürlüğü nezdinde gümrük başvurusu yapılması da son derece önemlidir. Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları Programı sayesinde gümrük memurları taklit ürünlerin ülkeye girişini engelleyebilmektedir. Bu program çerçevesinde, gümrük memurları, şüpheli ürünler hakkında geçici durdurma kararları vermekte ve 10 iş günü içerisinde ürünlerin incelenmesi ve gerekli işlemlerin yapılması için marka sahiplerini ve/veya temsilcilerini bilgilendirmektedirler.

Ürünlerin taklit olduğu tespit edilirse, marka sahipleri şikâyette bulunabilir, el koyma kararı alabilir ve durdurulan ürünlere kalıcı olarak el konulması için kararı gümrüğe teslim edebilir. Alternatif bir yol olarak, fikri sınai haklar hukuk mahkemelerinden ihtiyati tedbir talebinde bulunmak da mümkündür, ancak cezai işlemler maliyet ve zaman açısından daha etkili olduğundan, genellikle bu tür ürünlere el konulması için şikâyet sunulması da tavsiye edilmektedir.

 

Çevrimiçi ihlaller göz ardı edilmemelidir.

Son olarak, çevrimiçi ihlallerin de marka sahiplerinin en büyük sorunlarından biri olduğunu belirtmek gerekmektedir. Son yıllarda COVID-19 ile de artan çevrimiçi satışlar nedeniyle, taklit ürün satış yapan birçok çevrimiçi mağaza ortaya çıkmıştır. Marka sahiplerinin, çevrimiçi mağazaları ve hesapları da yakından takip etmesi ve ihlal teşkil eden içeriklerin kaldırılması için gerekli yollara başvurması gerekmektedir.

Durumun özelliklerine göre, önemli çevrimiçi hedeflere yönelik çevrimdışı araştırmalar yapılması, şikâyette bulunulması ve bu tür taklitçilerin fiziksel adreslerinde bulunan ürünlere el konulması ve bunlar aleyhinde özellikle caydırıcılık amacıyla ceza davası açılmasının sağlanması da gerekmektedir.

Taklit ürünlerin çevrimiçi satışını engellemeye çalışmak bazen zorlayıcı olsa da, marka sahipleri bu platformlardan vazgeçmemeli ve haklarını çevrimiçi olarak da icra etmelidir.

Marka sahipleri adli yolların yanı sıra, Ticaret Bakanlığı Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan Reklam Kurulu nezdinde idari yollara da başvurabilirler. Reklam Kurulu, taklit ürünlerin reklam ve tanıtımları ile ilgili olarak idari gözetimde bulunma ve bunlara karşı, yanıltıcı ve ihlal edici kullanımların durdurulması ve para cezası verilmesi gibi idari yaptırımlar uygulama yetkisine sahiptir. Bu durum da taklitle mücadelede marka sahipleri tarafından başvurulabilecek önemli yollardan biridir.


Aboneliğinizi Yönetin

Güncel hukuki görüşlerimiz ve etkinliklerimiz hakkında özelleştirilmiş bilgilendirme için abone olun.