Hayvanları Koruma Kanunu Hakkında
Bir süredir kamuoyunun gündeminde olan ve “Sokak Hayvanları Kanun Tasarısı” olarak bilinen Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılması görüşülen değişiklikler ne toplum vicdanı ne de çağdaş hukuk düzeni bakımından kabul edilebilir değildir.
Önerilen değişiklikler mevcut Hayvanları Koruma Kanunu’ndaki düzenlemelerin yetersiz olduğu iddiasıyla gündeme getirilmiş olsa da esas problemin mevcut düzenlemelerin etkin bir şekilde uygulanmamış olmasından kaynaklandığı açıktır. Belediyelerin birçoğunun bugüne kadar kanuni yükümlülüklerini yerine getirmediği, yeterli şekilde aşılama ve kısırlaştırma yapmadığı, personel ve kaynak ayırmadığı kamuoyuna yansımıştır. İlgili bakanlıklarca yerel yönetimlere gerekli destek verilmediği gibi yükümlülüklerini yerine getirmeyen ve verilen kaynakları başka amaçla kullanan yerel yönetim yöneticilerine de caydırıcı cezalar uygulanmamıştır.
Evcil hayvan üretimi ve ticareti yasaklanmamış, sahiplendirme çalışması etkin ve yeterince yapılmamıştır. Sahipli hayvanlara veya sokak hayvanlarına işkence eden ve/veya katleden, sahibi oldukları hayvanları terk eden, evcil hayvan üretimi ve ticareti yapanlara etkili ve caydırıcı cezai yaptırımlar uygulanmamıştır.
Kamu vicdanını sızlatan barınak koşullarına ilişkin görüntüler ortadayken iyileştirmeler için de yeterli kaynağın hiçbir zaman ayrılmadığı düşünülmektedir. Mevcut bakım evi koşulları iyileştirilmeden bu bakım evlerinde barındırılacak köpekler arasında acı ve ıstırap çektiren veya iyileşme durumu bulunmayan hastalıkların yayılacağı, bu hayvanların kontrol edilemeyecek olumsuz davranışlar geliştireceği uzmanlar ve sivil toplum kuruluşları tarafından da dile getirilmektedir. Dolayısıyla, kanun tasarısında komisyonda yapılan değişiklikler de bu hayvanların yaşamlarına karşı olan tehdidi ortadan kaldırmayan, yine hayvanların toplu şekilde öldürülmelerine yol açacak bir çözümün önerildiğini düşündürmektedir.
Tüm bilimsel görüşlerde bu hususlar vurgulanmakta iken bunları tamamen göz ardı edecek şekilde hazırlanmış olan kanun teklifi, yasa hazırlama ilke ve teknikleri ile bağdaşmadığı gibi yeni bir toplumsal kutuplaşmaya da zemin oluşturmaktadır. Toplumumuzun, tarihimizin ve kültürümüzün bir parçası olmuş ve yüzyıllardır birlikte yaşadığımız sokak hayvanlarının yaşam hakkına saygı duyulması gerekliliği çağdaş hukuk düzeninin temel prensibidir. Devlet tarafından gerekli önlemlerin etkin bir şekilde alınması ile toplumun her kesimini vicdanen rahatlatacak düzenlemeler yapılması son derece mümkündür.
Unutmamak gerekir ki UNESCO tarafından deklare edilen Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin girişinde de bütün hayvanların hak sahibi olduğu, bu hakların tanınmamasının ve hor görülmesinin insanların doğaya karşı ve hayvanlara karşı suç işlemelerine yol açtığı ve açmakta olduğu, insan türü tarafından öbür hayvan türlerinin de var olma hakkının tanınmasının dünyadaki türlerin birlikte var olup bir arada, yan yana yaşamasının temelini oluşturduğu, insanların hayvanlara saygı göstermelerinin birbirlerine de saygı göstermeleriyle doğrudan ilintili olduğu ve hayvanları gözetme, anlama, saygı gösterme ve sevme eğitiminin daha çocukluk çağından başlayarak verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Buna rağmen çözümü toplu katliamda aramak ve bunu meşrulaştırmak kamu vicdanında ciddi bir yara açacaktır. Yaşanan sorunların çözümü, sokak hayvanlarının topluca kamusal alandan uzaklaştırılarak yaşamlarını tehdit edecek bakım evlerinde izole edilmesi, öldürülmelerine gerekçe yaratılması ve katledilmesi değildir. Devletin kaynakları, sokak hayvanlarının öldürülmesi için değil, sokak hayvanlarının nüfus artışına neden olan kök sebeplerin çözümü için kullanılmalı ve toplum vicdanı ve ortak değerlere hizmet edecek düzenlemeler yapılmalıdır.
İçinde yaşadığımız topluma ve çevreye duyarlı olma vizyonuyla hareket eden ve kendi çevremizde yaşayan sokak hayvanlarını koruma konusunda gerekli önlemleri alan Gün + Partners Avukatlık Bürosu olarak, bu yasanın geri çekilmesine ve yaşanan sorunlar hakkında toplumun tüm kesimlerinden görüşler alınarak canlıları koruyacak ve müşterek yaşamı sürdürecek yapıcı ve teşvik edici çözümler bulunması gerektiğine inanıyoruz.