Geçtiğimiz günlerde yayımlanan ihracat bedelleri hakkında tebliğ uyarınca Türkiye’de yerleşik kişiler tarafından gerçekleştirilen ihracat işlemlerine ilişkin bedeller, ithalatçının ödemesi sonrası, doğrudan ve gecikmeksizin, ihracata aracılık eden bankaya transfer edilecek veya getirilecektir.
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karar’a ilişkin son düzenleme, 04.09.2018 tarih ve 30525 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (“Tebliğ”) ile yapılmıştır. Tebliğ, yayım tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş olup 6 ay boyunca yürürlükte kalacaktır.
Tebliğ’e göre, ihracat bedellerinin yurda getirilme süresi fiili ihraç tarihinden itibaren 180 günü geçemeyecek ve söz konusu bedellerin en az yüzde 80′inin bir bankaya satılması zorunlu olacaktır. Ayrıca, yurt dışına müteahhit firmalarca yapılacak ihracatın bedelinin 365 gün, konsinye yoluyla yapılacak ihracatta bedelin 180 gün, yurt dışına geçici ihracı yapılan malların, verilen süre veya ek süre içinde yurda getirilmemesi veya bu süreler içerisinde satılması halinde bedelinin 90 gün, kredili veya kiralama yoluyla yapılan ihracatta, ihracat bedelinin 90 gün içinde yurda getirilerek bankalara satılması zorunluluğu getirilmiştir.
İhracat işlemlerine ilişkin bedeller, Tebliğ’de sınırlı sayıda belirtilen şekillerden biriyle yurda getirilebilecek olup ihracat bedelinin yolcu beraberinde efektif olarak yurda getirilmesi halinde gümrük idarelerine beyan edilmesi zorunlu olacaktır.
Tebliğ ile peşin döviz karşılığında ihracatın 24 ay içinde gerçekleştirilmesinin zorunlu tutulması suretiyle peşin döviz karşılığı ihracata da süre sınırı getirilmiştir. Bu doğrultuda, tamamı tek seferde iade edilmeyen veya süresi içinde ihracatı gerçekleştirilmeyen peşin dövizler prefinansman hükümlerine tabi olacaktır.
İhraç edilen malların bedelinin, süresinde yurda getirilerek bankalara satılmasından ve ihracat hesabının süresinde kapatılmasından ihracatçılar sorumlu tutulurken, ihracata aracılık eden bankalar da ihracat bedellerinin yurda getirilmesini ve satışının yapılmasını izlemekle yükümlü olacaktır.
Tebliğ, ithalatçı veya ihracatçı firmanın infisahı, iflası, konkordato ilan etmesi; grev, lokavt ve avarya hali; tabii afet, harp ve abluka hali; ihtilaf nedeniyle dava açılması veya tahkime başvurulması hallerinden birinin olması ve bu durumu tevsik eden belgelerle müracaat edilmesi vb. halleri ihracat bedellerinin süresi içinde tahsil edilerek bankalara satılmasına engel olan mücbir sebep halleri olarak saymıştır.
Tebliğ, son olarak, ihracat bedellerinin yatırılacağı banka hesaplarının kapatılmasıyla ilgili düzenlemelere yer vermektedir. Buna göre, her bir gümrük beyannamesi itibarıyla;
(i) 100 bin doları aşmamak üzere, mücbir sebeplerin varlığı dikkate alınmaksızın beyanname veya formda yer alan bedelin yüzde 10′una kadar eksiği olan ihracat hesapları doğrudan bankalarca ödeme şekline bakılmaksızın;
(ii) Tebliğ’le sınırlı sayıda sayılan mücbir sebeplerin varlığı halinde ise 200 bin doları aşmamak üzere, beyanname veya formda yer alan bedelin yüzde 10′una kadar açık hesaplar ilgili Vergi Dairesi Başkanlığınca veya Vergi Dairesi Müdürlüğünce
terkin edilmek suretiyle kapatılacaktır.
Tebliğ kapsamında 200 bin doları veya eşitini aşan eksiği olan açık hesaplara ilişkin terkin talepleri ise Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından incelenip sonuçlandırılacaktır.
Yukarıda açıklanan hususlar ışığında, Tebliğ’in ana amacının, fiili ihraç tarihinden itibaren belirli süre içinde, ihracat bedelinin tamamının yurda getirilmesi ve böylece ihracatçının dövizlerini yurtdışı bankalarda tutmasının önüne geçilmesi olduğu düşünülmektedir.
Aslında kazanılan dövizin ne yapılacağına dair hükümet müdahalesi hukukumuza yabancı değildir; zira Tebliğ’de öngörülen şekil ve süre şartları 09.02.2007 tarih ve 26429 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2007-32/33 sayılı Tebliğ’de de öngörülmekteydi. 2008 yılından önce ticari amaçlarla ihraç edilen malların bedelinin, ihracatçılar tarafından yurda getirilerek bankalara, Türk parası olması halinde tevsiki, döviz ise satılması zorunluluğu bulunmaktayken 08.02.2008 tarihinde yapılan değişiklikle ihracat bedellerinin tasarrufu serbest bırakılmıştı. 04.09.2018 tarihi itibariyle bir “geriye dönüş” yaşanarak ihracat bedelinin yurda getirilmesi tekrar zorunlu kılınmıştır. Ancak, 2008 öncesi uygulamada döviz satışlarında uygulanan binde 1’lik kambiyo vergisinin şu an uygulanmıyor oluşu da göz önüne alınırsa Tebliğ ile kısıtlanan ihracatçının yurda getirdiği dövizi TL’ye çevirip aynı anda bu dövizi satın alıp geri götüreceği öngörülmektedir. Bu öngörünün gerçekleşmesi halinde, bu tarz açık bir müdahalenin serbest piyasa ekonomisine beklenen fayda yerine zarar getireceği ve Tebliğ ile getirilen yükümlülüklerin işlemeyeceği açıktır.