İlaç Sektöründe Rakipleri Kötüleyici Faaliyetlerin Rekabet Hukuku Perspektifinden Değerlendirmesi
İlaç Sektöründe Rakipleri Kötüleyici Faaliyetlerin Rekabet Hukuku Perspektifinden Değerlendirmesi
20 Haziran 2022 tarihinde Avrupa Komisyonu (“Komisyon”) tarafından Vifor Pharma firmasına karşı başlatılan rekabet soruşturması, rakipleri kötüleme fiilinin tek başına bir rekabet hukuku ihlali olarak değerlendirileceği ilk soruşturma olması sebebiyle ilgi toplamıştır. Son yıllarda Komisyon ve üye ülke rekabet otoriteleri tarafından ilaç firmalarına karşı açılan ve rakibi kötüleme yoluyla hâkim durumun kötüye kullanılmasını konu alan rekabet soruşturmaları, daha önce pek çok kez haksız rekabet hukuku altında değerlendirilen rakibi kötüleme faaliyetlerinin, rekabet hukuku boyutuyla da ele alınabileceğini göstermiştir.
Bu makalede, kötüleme kavramının Rekabet Kurulu, Komisyon ve Avrupa’daki farklı rekabet otoriteleri tarafından nasıl değerlendirildiğine ışık tutmayı amaçlıyoruz.
Haksız Rekabet Hukuku Kapsamında Rakipleri Kötüleme Faaliyeti
Türkiye’deki birçok mahkeme kararı, Asliye Ticaret Mahkemelerinin kötülemeye ilişkin iddiaların incelenmesi konusunda kendisini görevli mahkeme olarak gördüğünü ve söz konusu fiilleri haksız rekabet hükümleri çerçevesinde değerlendirdiğini göstermektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 55/1-a.1 hükmü uyarınca başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek haksız rekabet sayılan fiiller arasındadır.
Haksız rekabet hükümlerinin asıl amacı, kötülemeye maruz kalan kişinin kişilik haklarını değil rekabet ortamını korumaktır. Bu çerçevede, kötülemenin haksız rekabet teşkil edebilmesi için kişinin ticari faaliyetleri ve rekabet ortamı ile ilişkilendirilebilmesi gerekmektedir.[1] Ayrıca kötüleme fiilinin, yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklama içermesi gerekmektedir. Bu kapsamda Yargıtay bir kararında[2], ihalenin teknik şartnamesinde yer alan koşulları taşımadığı idare tarafından tespit edilen rakip ürün hakkında idari merciilere başvurularda bulunmanın kötüleme teşkil etmeyeceğini belirtmiştir.
Kanun maddesinin lafzından da anlaşılacağı üzere, başkaları veya başkalarının malları hakkında yapılan açıklama gerçeği yansıtsa dahi, açıklamanın yanıltıcı veya gereksiz yere incitici olması halinde bu fiil haksız rekabet teşkil edecektir. Bu noktada yapılan açıklamanın yanıltıcı veya incitici olarak nitelendirilebilmesi için ölçüt alınan husus, açıklamanın belirli kişi veya kişiler tarafından ne şekilde algılandığı değil açıklamanın orta yetenekteki olağan muhatabınca algılanma şeklidir.[3] Bu kapsamda örneğin, bir ilaç firmasının sağlık meslek mensuplarına yönelik tanıtım faaliyetleri kapsamında, rakip ürünün etkililiği veya güvenliği hakkında gerçeğe dayanan eleştirilerde bulunması halinde, bu fiillerin haksız rekabet teşkil edip etmediği değerlendirilirken söz konusu açıklamaların muhatabı olan orta yetenekteki sağlık meslek mensupları nezdinde amacını aşıp aşmadığının ve gereksiz yere incitici/olumsuz bir izlenim yaratıp yaratmadığının değerlendirilmesi gerekecektir.
Rekabet Hukuku Kapsamında Rakipleri Kötüleme Faaliyeti
Rekabet otoriteleri tarafından kötüleme eylemi, Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Anlaşma’nın (“ABİHA”) 102. maddesi ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 6. maddesi uyarınca hâkim durumun kötüye kullanılması kapsamında incelenmektedir.
Bu çerçevede, adil bir piyasa yaratılması adına hâkim durumdaki firmaların kendi ürün ve hizmetlerine ilişkin pazarlama stratejileri ile rekabet etmesi beklenirken, bunun yerine rakipleri kötüleyerek onları pazardan dışlamaya yönelik hareket edilmesi rekabete aykırı olarak değerlendirilmektedir. Dikkat çekilmesi gereken bir husus da, kötüleme fiilinin özellikle Avrupa rekabet hukukunda amaç bakımından (by object) rekabet ihlali olarak yorumlandığıdır. Bir başka ifadeyle, gerçekleştirilen fiilin kötüleme niteliğinde olduğunun tespiti yeterli olup, bu ihlalin pazarda etki doğurmuş olması aranmamaktadır.[4]
Aşağıda Komisyon, üye ülke rekabet otoriteleri, Avrupa Adalet Divanı (“ABAD”) ve Rekabet Kurulu’nun kötülemeye ilişkin kararları ilaç sektörü bağlamında değerlendirilecektir.
Avrupa Komisyonu ve Avrupa Rekabet Otoritelerinin Kötüleme Faaliyetine Yaklaşımı
Bilindiği gibi Komisyon, mevcut ya da potansiyel rakipleri dışlayıcı faaliyetlerin rekabet hukuku ihlali teşkil ettiğini ayrıca hâkim durumdaki teşebbüslerin, pazardaki faaliyetleri açısından diğer oyunculara kıyasla daha özel bir sorumluluğu bulunduğunu değerlendirmektedir. Hakim durumda bulunan piyasa aktörleri tarafından yapılan kötüleyici açıklamaların da rekabeti bozucu ve rakipleri piyasadan dışlayıcı etki yarattığı ölçüde rekabet ihlali teşkil edeceği öngörülmektedir. Komisyonun kötüleyici faaliyetlere ilişkin olarak halihazırda iki farklı ilaç firmasına karşı yürüttüğü rekabet soruşturması bulunmaktadır.
Komisyon tarafından incelenen ilk soruşturmada[5], Vifor’un uzun yıllardan beri orijinal ilacı Ferinject’in eşdeğeri olarak piyasaya çıkan Monofer'in güvenliliğine ilişkin yanıltıcı bilgiler yayarak ürünü kötülemiş olabileceğine dair göstergeler bulunduğu iddiası ile 20.06.2022 tarihinde açılmıştır. Komisyon tarafından 19.04.2024’te yayınlanan basın duyurusunda[6], Komisyon ön görüşünü açıklayarak, Vifor'un fiillerinin intravenöz demir tedavisi pazarındaki rekabeti kısıtlayabileceğini ve ABİHA'nın 102. Maddesini ihlal ederek hakim durumun kötüye kullanılması anlamına gelebileceğini, Vifor’un söz konusu rekabet endişelerini gidermek için aşağıdaki taahhütlerde bulunduğunu belirtmiştir:
- Vifor tarafından eşdeğer Monofer'in güvenliğine ilişkin olarak daha önce yayılan potansiyel yanıltıcı mesajların etkilerini düzeltmek ve ortadan kaldırmak için kapsamlı ve çok kanallı bir iletişim kampanyası başlatılacaktır; (i) Vifor, Komisyon'un ön tespit olarak hâkim durumda olduğunu belirttiği dokuz AB üye ülkesindeki önemli sayıda sağlık mesleği mensubuna e-posta, posta ve yüz yüze toplantılar yoluyla kısa ve gerçeklere dayalı açıklayıcı bir iletişim yürütecek; (ii) bu iletişimi web sitesinde öne çıkacak şekilde yayınlayacak; (iii) ilgili iletişimi bahse konu AB üye ülkelerinde önde gelen tıp dergilerinde yayınlayacak ve (iv) rakip Pharmacosmos dâhil olmak üzere üçüncü kişilerin sağlık mesleği mensuplarıyla iletişime geçerken bu iletişimi kullanmalarına izin verecektir.
- Vifor, 10 yıllık bir süre boyunca ve tüm Avrupa Ekonomik Alanı genelinde, eşdeğer Monofer ürününün Kısa Ürün Bilgisi belgesine dayanmayan veya randomize, kontrollü başa baş klinik çalışmalardan elde edilmeyen bilgileri kullanarak Monofer'in güvenlik profili hakkında yazılı veya sözlü olarak dışarıya tanıtım ve tıbbi iletişimde bulunmayacaktır.
- Vifor, ilgili tüm dış tanıtım ve tıbbi iletişimlerin yanı sıra iç eğitim materyallerinin kullanımlarından önce taahhütlerle uyumlu olmasını sağlamak için çeşitli iç mekanizmaların yanı sıra personelin yıllık iç eğitimleri ve uyum sertifikasyon sistemi de dahil olmak üzere bir dizi önlem ve güvence uygulayacaktır.
Yukarıda sıralanan taahhütler, Vifor tarafından atanan ve 10 yıllık bir süre boyunca Komisyona rapor verecek olan bir izleme kayyumu tarafından takip edilecektir. Komisyon, ilgili tüm tarafları Vifor'un önerdiği taahhütlere ilişkin görüş sunmaya davet etmiştir. 22 Temmuz 2024 tarihinde Komisyon’un, taahhütlerin rekabet endişelerini gidermek için tatmin edici bir yol olduğunu kabul etmesi üzerine, taahhütler Vifor için bağlayıcı hale gelmiş olup, taahhütlerin yerine getirilmemesi halinde şirketin dünya çapındaki cirosunun %10'una kadar para cezası uygulanabilecektir. Komisyonun Vifor aleyhine yürüttüğü soruşturma, kötüleme iddiasının tek başına rekabet ihlali olarak değerlendirildiği ilk soruşturma olması nedeniyle büyük önem taşımakta olup Komisyonun tespitleri ve Vifor tarafından verilen taahhütler, gerek Türkiye’de Rekabet Kurulu için gerekse de diğer ülkeler için örnek teşkil edebilecektir.
Komisyon tarafından incelenen ikinci soruşturma olan Teva – Copaxone vakasında ise[7], Teva’nın Copaxone ürününün ilgili pazarda sahip olduğu münhasırlığı korumak adına ikincil patentlerle jeneriklerin piyasaya girişini geciktirdiği ve bununla birlikte sağlık meslek mensuplarını hedef alan ve rakip eşdeğer ürünlerin güvenliği, etkinliği ve Copaxone ile terapötik eşdeğerliği hakkında şüphe uyandıran sistematik bir kötüleme kampanyası uyguladığı yönündeki iddialar değerlendirilmektedir. Komisyon, resmi internet sitesinde yayınladığı basın duyurusunda[8] soruşturmanın ilaç endüstrisinde patent prosedürlerinin kötüye kullanılması ve rakip ürünlerin dışlayıcı bir şekilde kötülenmesi ile ilgili potansiyel suistimallere yönelik ilk resmi soruşturması olduğunu vurgulayarak, soruşturmanın sektör açısından emsal teşkil edeceğini ortaya koymuştur. 31 Ekim 2024 taihli basın duyurusu ile Komisyon, Teva’nın Copaxone ürününün rakibi multipl skleroz ilacının piyasaya çıkışını geciktirmek için patent sistemini kötüye kullandığı ve doktorlar ve ilaçların fiyatlandırılması ve geri ödenmesine ilişkin ulusal karar mercileri de dâhil olmak üzere kilit paydaşlar nezdinde rakip ilacın güvenliği, etkinliği ve Copaxone ile terapötik eşdeğerliği hakkında yanıltıcı bilgiler yayarak sistematik bir kötüleme kampanyası yürüttüğü gerekçesiyle Teva'ya 462.6 milyon Avro ceza vermiştir.[9]
Rakibi kötüme faaliyetine ilişkin Avrupa’daki yerel rekabet otoriteleri tarafından verilen kararlar da bulunmaktadır. 2014 yılında İtalyan Rekabet Otoritesi, Roche ve Novartis'in Avastin®'in endikasyon dışı kullanımını caydırmak için anlaşma yaptıklarını ve daha pahalı olan Lucentis®'in daha yüksek satış hacmi elde etmesinde ortak çıkarları olduğunu, bu durumun ABİHA'nın 101. Maddesine aykırı olarak rekabeti kısıtladığını tespit etmiştir. Kararın temyizi üzerine İtalyan Mahkemesi konuyu ABAD’a taşımıştır. ABAD, kararında iki rakip ürünü pazarlayan iki teşebbüs, söz konusu tıbbi ürünlerden birinin, diğer ürünün kullanımı üzerindeki rekabet baskısını azaltmak amacıyla, bu ürünün pazarlama ruhsatı kapsamında olmayan hastalıkların tedavisinde kullanılmasından kaynaklanan advers reaksiyonlara ilişkin -bilimsel belirsizlik bağlamında- yanıltıcı bilgileri Avrupa İlaç Ajansı'na [EMA], sağlık mesleği mensuplarına ve kamuoyuna yayıyorsa, bu durumun rekabetin “amaç bakımından” kısıtlanması teşkil edebileceğini belirtmiştir. Kararda ayrıca, ruhsat sahibi olmayan Novartis’in esasen Roche’un sorumluluğunda olan farmakovijilans aktivitelerine dahil olması konusundaki şüpheye de değinilmiştir.[10] 5 yıl sonra, 23.01.2023 tarihinde, Belçika Rekabet Otoritesi benzer bir olayla ilgili verdiği kararın basın duyurusunda[11], Lucentis'in üreticisi Novartis’in, Avastin'in off label [endikasyon dışı] kullanımının riskleri konusunda artık buna izin vermeyen çalışmaların yayınlanmasından sonra bile, bu çalışmaların yarattığı bilimsel belirsizliğe atıfta bulunmadan veya bu belirsizliği nitelendirmeden göz doktorlarını, hastaneleri ve düzenleyicileri, uyarmaya devam ettiğini, bu nedenle, ABAD içtihadı ışığında bu iletişimlerin yanıltıcı olduğunu düşündüğünü belirtmiştir. İlgili tıbbi ürünlerle ilgili farklı ülkelerde verilen ilk derece, onama veya bozma kararları ise, tartışmaların halen devam ettiğini göstermektedir.
Fransız Rekabet Otoritesi tarafından Johnson&Johnson firması aleyhine yürütülen soruşturmada, firmanın Fransız Sağlık Otoritesi tarafından sağlık çalışanlarına gönderilen yazılar yoluyla fentanilin eşdeğer versiyonlarını kötüleyen bir kampanya yürüttüğü tespit edilmiş ve Johnson&Johnson soruşturma sonucunda 25 milyon Avro para cezası almıştır. Her ne kadar Fransız Rekabet Otoritesinin kararı, rekabet otoritesinin Fransız Sağlık Otoritesinin fiillerini denetlemeye yetkisinin bulunmadığı gerekçesiyle Fransız Yüksek Mahkemesi nezdinde temyiz edildiyse de, Johnson&Johnson’ın temyiz talebi reddedilmiştir[12]. Fransız otoritesi bir başka kararında[13], Schering-Plough'a opioid bağımlılığının tedavisinde kullanılan ilacının jeneriklerini kötüleyerek ve eczacılara haksız ticari indirimler sağlayarak rekabet hukuku kurallarını ihlal ettiğini tespit etmiştir.
Türkiye’de Rekabet Kurulu’nun Kötüleyici Fiillere Karşı Yaklaşımı
Rekabet Kurulu’nun geçmiş kararlarına baktığımızda, Kurul’un genel olarak kötüleyici fiillerin rekabet hukukunun alanına girmediğini tespit ettiğini, bu yöndeki şikayetlerin TTK’da yer alan haksız rekabet hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği yönünde kararlar verdiğini görmekteyiz[14].
Bununla birlikte, son zamanlarda, Rekabet Kurulu’nun geçen yıl verdiği EAE Elektrik Asansör Endüstrisi İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. kararında, kötüleme faaliyetinin doğrudan haksız rekabet kapsamında değerlendirileceğini belirtmek yerine kötülemenin rekabet hukuku ihlali olarak değerlendirilebilmesi için pazarda nasıl bir etki yaratması gerektiği konusunda yol gösterici tespitlerde bulunduğunu görüyoruz.
Rekabet Kurulu tarafından, EAE Elektrik Asansör Endüstrisi İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. (“EAE”) firmasına karşı açılan soruşturma kapsamında[15], EAE’nin, hakkında şikâyette bulunan rakibinin ürünleri hakkında müşterilere yanıltıcı ve kötüleyici beyanlarda bulunarak müşterilerin şikâyetçi yerine EAE’nin ürünlerini almasını sağladığı iddia edilmiştir. Şikayeti inceleyen Rekabet Kurulu, kötüleme iddiaları hakkında rekabet hukuku açısından değerlendirme yapılabilmesi için ilgili fiillerin piyasadaki rekabeti bozup bozmadığının ve tüketici zararına yol açıp açmadığının ortaya konulmasının önem arz ettiğini, somut olay kapsamında müşteriye yönelik olarak gerçekleştirilen yazılı veya sözlü “kötüleme” beyanlarının tüketici refahı üzerinde herhangi bir etkiyi haiz olmadığını ve busbar sistemleri pazarının yapısını bozabilecek nitelikte olmadığını, bu sebeple de söz konusu iddiaların haksız rekabet kapsamında değerlendirilebileceğini belirtmiştir.[16]
Rekabet Kurulu kararında ayrıca, hâkim durumun kötüye kullanılmasının, fiyat artışı, ürün kalitesinde ve yenilik düzeyinde düşüş, mal ve hizmet çeşitliliğinde azalış gibi yeniden satıcılar veya nihai tüketiciler düzeyindeki tüketici refahına zarar verebilecek sonuçlar ve fiili veya muhtemel piyasa kapatıcı etkiler ortaya çıkardığını, buna karşın, somut olaydaki kötüleme beyanlarının mevcut haliyle ilgili pazarlarda dışlayıcı etki doğurabilecek nitelikte olmadığını tespit etmiştir.[17]
Buna ek olarak, Rekabet Kurulu’nun Novartis Sağlık Gıda ve Tarım Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. ve Roche Müstahzarları San. A.Ş.’nin göz hastalıklarında kullanılan Altuzan ve Lucentis ilaçlarından; daha pahalı olan Lucentis'in kullanımını yaygınlaştırmak amacıyla gerçekleştirdiği fiilleri incelediği Lucentis kararında[18] her ne kadar ihlal analizinin odak noktasını 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. Maddesi uyarınca kartel oluşturulması yoluyla fiyat rekabetinin ortadan kaldırılması oluşturmuşsa da, Rekabet Kurulu’nun yanıltıcı bilgi yayma yoluyla ilaç tanıtımı gerçekleştirilmesi hakkında önemli tespitleri bulunmaktadır.
Bu kapsamda Rekabet Kurulu, “doktorlara Altuzan hakkında akademik çalışmalara ve dünya uygulamalarına uygun olmayan yanıltıcı bilgiler sunularak Lucentis kullanımının gereksiz yere teşvik edilmesinin ilgili mevzuata da uygun olmadığı”[19], “göz içine uygulanan tedavilerde talebi Lucentis’e kaydıracak şekilde, Altuzan kullanımını idari süreçleri veya yargı süreçlerini Altuzan’ın endoftalmi riski ve yan etkilerini öne çıkararak yanıltıcı bilgilerle yönlendirmek suretiyle caydırmaları, anılan teşebbüslerin Altuzan ve Lucentis’in farklı olduklarına ilişkin gerçeği yansıtmayan bir farklılık algısı oluşturmaya çalışmaları ve bu kapsamda doktorlara Altuzan hakkında olumsuz tanıtım yapmalarının 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesini ihlal ettiği değerlendirilmektedir.[20]” şeklinde tespitlerde bulunarak hekimlere yanıltıcı bilgi verilerek bir ilacın kötülenmesinin rekabet hukukunu ihlal edeceğini açık bir şekilde ortaya koymuştur.
Rekabet Kurulu soruşturma sonucunda 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesini ihlal ettikleri tespit edilen Novartis Sağlık Gıda ve Tarım Ürünleri San. ve Tic. A.Ş.’ye 165.464.716,48 TL, Roche Müstahzarları San. A.Ş.’ye ise 112.972.552,65 TL idari para cezası verilmesine karar vermiştir. Rekabet Kurulu tarafından verilen karar teşebbüsler tarafından Ankara 13. İdare Mahkemesi nezdinde davaya konu edilmiş ve mahkeme tarafından Rekabet Kurulu’nun kararının iptaline karar verilmiştir. Ankara 13. İdare Mahkemesi tarafından verilen iptal kararı, halihazırda Danıştay nezdinde temyiz incelemesindedir.[21]
Değerlendirme
Her ne kadar Rekabet Kurulu’nun geçmiş kararları kötüleme faaliyetlerinin haksız rekabet kapsamında değerlendirilmesi yönünde ise de, EAE ve Lucentis kararları, Rekabet Kurulu’nun son dönemde kötüleme fiilinin belirli hallerde rekabet hukuku çevçevesinde ele alınabileceği görüşünü benimsediği yönünde bir gösterge olarak kabul edilmelidir. Komisyon’un ve Avrupa’daki yabancı rekabet otoritelerinin son zamanlarda yaptığı soruşturmalarda, kötülemeyi tek başına hâkim durumun kötüye kullanılması yoluyla rekabet ihlali olarak dikkate aldığı soruşturmalar ve kararlar göz önüne alındığında mevzuatsal ve içtihatsal anlamda Avrupa Birliğini yakından takip eden Rekabet Kurulu’nun kötülemenin rekabet hukuku açısından ele alındığı kararlarının Avrupa Birliği’ne paralel olarak artış gösterebileceği değerlendirilmektedir.
[1] Nomer Ertan, Füsun, Haksız Rekabet Hukuku, On İki Levha Yayıncılık, 2016, sf. 131
[2] Yargıtay 11. HD. E. 2015/2674 K. 2015/7615 sayılı ve 3.6.2015 tarihli kararı
[3] Yargıtay HGK E. 2017/2475, K. 2021/246 sayılı ve 11.3.2021 tarihli kararı
[4] Bkz. Avrupa Adalet Divanı, the Hoffman-La Roche / Novartis kararı (C-179/16)
[5] Avrupa Komisyonu, AT.40577
[6] Bkz. Avrupa Komisyonu’nun 19.04.2024 tarih ve “Commission seeks feedback on commitments offered by Vifor over possible anticompetitive disparagement of iron medicine” başlıklı basın duyurusu
[7] Avrupa Komisyonu, AT.40588
[8] Bkz. Avrupa Komisyonu’nun 04.03.2021 tarih ve “Antitrust: Commission opens formal investigation into possible anticompetitive conduct of Teva in relation to a blockbuster multiple sclerosis medicine” başlıklı basın duyurusu
[9] Bkz. Avrupa Komisyonu’nun 31.10.2024 tarihli ve “Commission fines Teva €462.6 million over misuse of the patent system and disparagement to delay rival multiple sclerosis medicine” başlıklı basın duyurusu
[10] Avrupa Adalet Divanı, Dosya C-179/16 Hoffman-La Roche, 23.01.2018
[11]https://www.belgiancompetition.be/sites/default/files/content/download/files/20230124_Press_release_3_BCA.pdf
[12] Fransız Yüksek Mahkemesi’nin T-19-20.999 sayı ve 01.06.2022 tarihli kararı
[13] Fransız Rekabet Otoritesi’nin 13-D-21 sayı ve 18.12.2013 tarihli kararı
[14] Rekabet Kurulu’nun 13.12.1994 tarih ve 20-46/618-270 sayılı ön araştırma kararı, 27.12.2007 tarih ve 07-92/1175-459 sayılı kararı, 22.12.2005 tarih ve 05-87/1199-348 sayılı kararı ve 13.10.2016 tarih ve 16-33/586-257 sayılı ön araştırma kararı
[15] Rekabet Kurulu’nun 12.01.2023 tarih ve 23-03/39-16 sayılı kararı
[16] Rekabet Kurulu’nun 12.01.2023 tarih ve 23-03/39-16 sayılı kararı, 63. paragraf
[17] Rekabet Kurulu’nun 12.01.2023 tarih ve 23-03/39-16 sayılı kararı, 63. paragraf
[18] Rekabet Kurulu’nun 21.01.2021 tarih ve 21-04/52-21 sayılı kararı
[19] Rekabet Kurulu’nun 21.01.2021 tarih ve 21-04/52-21 sayılı kararı, 164. paragraf
[20] Rekabet Kurulu’nun 21.01.2021 tarih ve 21-04/52-21 sayılı kararı, 175. paragrafı
[21] Ankara 13. İdare Mahkemesi’nin 2022/2274 E. ve 2022/2912 K sayılı, 30.12.2022 tarihli kararı
Gün + Partners bu içeriği 17 Aralık 2024 tarihinde yayınlamıştır.