COVID-19’la mücadele kapsamında 16 Nisan 2020 tarihinde kabul edilen 7244 sayılı Kanun ile Türk Ticaret Kanunu’na (“TTK”) geçici 13. madde eklenmiş, bu maddeye göre sermaye şirketlerinin kar payı dağıtım haklarına 30 Eylül 2020 tarihine kadar bazı kısıtlamalar getirilerek, düzenlemenin kapsamına giren şirketlere ilişkin istisnalar ile uygulamaya dair usul ve esasların Ticaret Bakanlığı (“Bakanlık”) tarafından çıkarılacak bir tebliğle belirleneceği düzenlenmişti. Bu kapsamda “6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Geçici 13 üncü Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ” (“Tebliğ”) 17 Mayıs 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Tebliğ’in Geçici 13. Maddeye Ek Düzenlemeleri
Tebliğ’in kar payı ve kar payı avansı dağıtımına ilişkin TTK’nın geçici 13. maddesindeki hükümleri açıklayıcı düzenlemeler getirdiğini görüyoruz.
Örneğin geçici 13. maddeyle 30 Eylül 2020 tarihine kadar 2019 yılı net dönem karının en fazla %25’i kadarının dağıtıma konu edilebileceği, geçmiş yıl karları ve serbest yedek akçelerin ise kar payı olarak dağıtılamayacağını düzenlenmişti. Tebliğ’in 4. maddesinde söz konusu sınırlandırmanın “nakden” kar payı dağıtımları için uygulanacağı, TTK 462. maddesi uyarınca yapılacak iç kaynaklardan sermaye artışları için sınırlamanın geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Bu düzenlemeyle iç kaynaklardan sermaye artırımı yapılmasının, asıl amacı şirketlerin sermaye yapısını korumak olan düzenlemelerle uyumlu olduğu kabul edilmiştir.
Yine geçici 13. maddede, maddenin yürürlüğe girmesinden önce 2019 yılı hesap dönemine ilişkin kar payı dağıtım kararı alınmış ancak pay sahiplerine ödeme yapılmamış veya kısmi ödeme yapılmışsa 2019 yılı net dönem karının %25’ini aşan kısmının ödenmesinin 30 Eylül 2020 tarihine kadar erteleneceği hükmü getirilmişti. Tebliğ ise buna ek olarak 2019 hesap döneminde zarar edilmiş olmasına rağmen serbest yedek akçelerden dağıtım kararı alınmışsa bu tutarın henüz ödemesi gerçekleştirilmemiş kısmına ilişkin ödemelerin de 30 Eylül 2020 tarihine kadar erteleneceğini ve bu erteleme sebebiyle hiçbir faiz tahakkuk ettirilemeyeceğini düzenledi.
Son olarak, geçici 13. maddede yönetim kuruluna kar payı avansı dağıtım yetkisi verilemeyeceği hükmüne yer verilirken Tebliğ’de kar payı avansı dağıtım yetkisi verilmişse avans ödemelerinin 30 Eylül 2020 tarihine kadar erteleneceği düzenlenmiştir.
Sınırlamalardan İstisna Tutulan Şirketler
Tebliğ’in 5. maddesinde geçici 13. madde ve Tebliğ ile getirilen kar payı dağıtım sınırlamalarından istisna tutulan sermaye şirketleri belirlenmiştir.
Kar payı alacağı kendileri için önemli bir gelir kalemi teşkil eden pay sahiplerinin menfaatlerinin korunması adına, Tebliğ’in 5/1/a hükmünde kural olarak 120.000.-Türk Lirası ve altında kar payı dağıtım kararı alan şirketlerin bu sınırlamalara tabi olmayacağı belirtilmiştir. Ancak şu iki gruptaki şirketler için bu istisna da uygulanmayacaktır: 1) 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu uyarınca kısa çalışma ödeneğinden ve/veya ücretsiz izne ayrılan kişiler arasında nakdi ücret desteğinden yararlandırılanları istihdam eden şirketler, 2) 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ve ilgili mevzuat uyarınca Hazine destekli kredi kefaleti kullanan ve halen kapanmamış kredi borç bakiyesi bulunan şirketler. İlk istisna ile ticari operasyonlarında ciddi aksamaların olması sebebiyle çalışanları kısa çalışma ödeneğinden veya nakdi ücret desteğinden yararlandırılan şirketlerin sermaye yapılarını korumasındaki menfaatin, pay sahiplerinin kar payı alacağını elde etmesinden daha öncelikli olduğu kabul edilmiş olup, ikinci istisnada ise kamu teminatıyla kredi kullanan ve borçlarının tamamını ifa etmemiş şirketlerin, bu borçları ödemeden önce kamu kaynaklarını riske atacak bir şekilde kar dağıtımına giderek şirket malvarlıklarını azaltmalarının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
Tebliğ’in 5/1/b hükmüyle dağıtıma konu edilecek kar payının yarısından fazlasının başka bir sermaye şirketine olan sermaye taahhüt borcunun yerine getirilmesinde kullanılacak olması halinde de kar payı dağıtım kararı verilebileceği belirtilmiştir. Bu istisnayla kar payının başka bir şirketteki sermaye yapısının oluşturulması veya güçlendirilmesi yoluyla tekrar ticari hayata dahil edilmesinin, sınırlandırmaların amacıyla çelişmediği kabul edilmektedir.
Son olarak kar payının, 30 Eylül 2020 tarihine kadar muaccel olacak kredi sözleşmeleri veya proje finansman sözleşmelerinden kaynaklanan borçların ifası için kullanılacak olması halinde de kar payı dağıtımı yapılabileceği düzenlenmiştir. Ancak bu durumda kar payı ödemelerinin, pay sahiplerinin borçlarını aşan tutardaki kısmı 30 Eylül 2020’ye kadar ertelenecektir. Bu istisnanın da pay sahiplerinin kredi ve proje finansman borçları sebebiyle temerrüde düşmesi ve kredi sicillerinin bozulması gibi sonuçlarla karşılaşılması riskinin önüne geçilmesi için getirildiği görülmektedir.
İstisna Kapsamındaki Şirketlerin Atması Gereken Adımlar
İstisna hükümlerinden faydalanacak şirketler bakımından kar payı dağıtımlarının genel kurulda görüşülebilmesi için Bakanlık’ın uygun görüşünün alınması zorunluluğu getirilmiştir. Bu uygun görüşün alınabilmesi için Bakanlık İç Ticaret Genel Müdürlüğü’ne (“Genel Müdürlük”) aşağıdaki belgelerin sunulması gerekmektedir:
- Genel kurul toplantısı yapılmasına ilişkin yönetim organı kararının noter onaylı örneği,
- Şirketin hesap dönemine ilişkin TTK ve ilgili mevzuat uyarınca belirlenen standartlara uygun olarak hazırlanan finansal durum tablosu ile kar/zarar tablosu,
- İstisna hallerinden hangisi uyarınca başvuru yapılıyorsa bu durumu kanıtlayan belgeler.
Sürecin çok yeni olması nedeniyle Genel Müdürlük’ün ne kadar ayrıntılı bir inceleme yapacağı ve bu incelemenin ne kadar süreceği önümüzdeki günlerde daha net bir şekilde görülebilecektir.
Düzenlemelere Aykırı Genel Kurul Kararlarının Akıbeti
Geçici 13. maddede kullanılan yasaklayıcı dil ve getirilen düzenlemenin sermaye şirketlerindeki en önemli ilkelerden biri olan sermayenin korunması hükümleriyle bağlantılı olması dikkate alındığında bu hükümlerin emredici nitelikte olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu durumda söz konusu kar payı dağıtımı sınırlandırmalarına aykırı bir şekilde alınan genel kurul kararlarının geçersizliği ileri sürülebilecektir.
Bu noktada genel kurul kararlarının geçersizliğinin daha sınırlı bir kitle tarafından ve belirli bir süre içerisinde açılması gereken iptal davası yoluyla mı yoksa ilgili herkes tarafından ve süre sınırı olmaksızın talep edilebilecek butlanın tespiti yoluyla mı gündeme geleceği önem arz etmektedir.
Genel kurul kararlarının iptal sebeplerini düzenleyen TTK’nın 445. maddesinde kanuna aykırı genel kurul kararlarına karşı iptal davası açılabileceği düzenlendiğinden kar payı dağıtımı sınırlamalarına aykırı kararlara karşı da iptal davası açılması gerektiği düşünülebilir. Ne var ki konuyla doğrudan bağlantılı olarak TTK 447’de “sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan” genel kurul kararlarının butlan (kesin hükümsüzlük) yaptırımına tabi olacağı düzenlenmiştir. Geçici 13. maddenin gerekçesinde de açıkça belirtildiği üzere söz konusu düzenleme şirket kaynaklarının azaltılmaması ve özkaynaklarının korunması amacıyla getirilmiştir. Bu sebeple düzenlemelere aykırı genel kurul kararlarının kesin hükümsüzlük yaptırımına tabi olacağını söyleyebiliriz.
Sınırlamalara aykırı olarak alınan kar payı dağıtımı kararının tamamen mi yoksa %25’lik sınırını aşan kısmının mı geçersiz olacağı sorusu akla gelmekte, ancak geçici 13. madde ve Tebliğ hükümlerinde bu konuya açıklık getirilmemektedir. Doktrinde TTK 1530/1 hükmünün ikinci cümlesindeki sözleşme uyarınca ifa edilecek edimler bakımından mevzuat uyarınca belirlenen sınırı aşan sözleşmelerin, en yüksek sınır üzerinden yapılmış sayılacağı hükmünün kıyasen uygulanabileceği belirtilmektedir.[1] Buna göre genel kurul kararı uyarınca %25’in üzerinde bir oranda belirlenen kar payı dağıtım kararının %25 oranını aşan kısmı için butlanın tespitine karar verilebilecektir.
Pay Sahiplerinin ve Yönetim Kurulu Üyelerinin Sorumluluğu
Yukarıda belirtilen sınırlamalara aykırı bir şekilde kar payı dağıtımının gerçekleştirilmesi haline ilişkin olarak TTK’nın 512. maddesinde bir düzenleme getirilmiştir. Bu hükme göre haksız yere ve kötü niyetle kar payı alan pay sahipleri bunu geri vermekle yükümlüdür. Bu noktada kanun hükmü niteliğindeki geçici 13. maddenin ve Tebliğ hükümlerinin açıkça yasakladığı bir şekilde kar payı alınması durumunun haksız bir uygulama olacağı ve bu düzenlemelere rağmen kar payı alınmasında pay sahibinin iyi niyetli olarak kabul edilmeyeceği açıktır.
Buna ek olarak TTK’nın 553. maddesinde yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilerin kanundan doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal etmeleri durumunda şirkete, pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlu olacakları düzenlenmektedir. Bu noktada getirilen sınırlamalara aykırı olarak kar payı dağıtım önerisini belirleyen ve bu şekilde karar alınmasına neden olarak kanunla belirlenmiş bir yükümlülüğünü kusuruyla ihlal eden yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu doğabilecektir. Şirketin kendisi, pay sahipleri ve şirketin alacaklıları söz konusu hukuka aykırı kar payı dağıtımı dolayısıyla yönetim kurulundan zararlarının tazmini talebinde bulunabilecektir.
Kar Payı Dağıtımı Dışındaki Alternatifler
Yukarıda açıklandığı üzere geçici 13. madde ve Tebliğ hükümleriyle getirilen sınırlamalar, kar payı ve kar payı avansı dağıtımını yasaklamaktadır. Ancak, pay sahiplerinin şirket üzerinde sahip olduğu mali haklar bu seçeneklerle sınırlı değildir.
TTK’nın 358. ve 644. maddeleri uyarınca anonim ve limited şirketlerde sermaye taahhüdünden kaynaklanan muaccel borçlarını ifa eden pay sahipleri, şirketin serbest yedek akçelerle birlikte karı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeydeyse şirkete borçlanabilmektedir. Bu durumda kural olarak pay sahiplerinin şirkete borçlanmalarının yasaklanmadığını söyleyebiliriz.
Teorik olarak sermaye azaltılması yoluyla da pay sahiplerine belirli bir nakit aktarımı gerçekleştirilebileceği ifade edilmektedir. Ancak sermaye azaltılması için TTK 473 ila 475. maddeleri arasında getirilen ayrıntılı ve uzun prosedürlerin bulunması, bu öneriyi salgın kapsamında değerlendirilecek pratik bir seçenek olmaktan çıkarmaktadır.
Her ne kadar getirilen yasaklar sadece kar payı ve kar payı avansı dağıtımını kapsıyorsa da düzenlemelerin amacının şirketlerin özvarlıklarının korunması olduğu düşünüldüğünde bu amaçla çelişen işlemlerden dolayı yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun doğması ihtimali bulunmaktadır. Bu sebeple şirketlerin kar payı dağıtımına alternatif yöntemleri değerlendirirken dikkatli olmaları, Tebliğ hükümleri çerçevesinde hareket ederek yasaklamaları geçersiz kılacak derecede yüksek tutarlarda nakit aktarımlarına başvurmamaları önem arz etmektedir.