Eserin Sahibinin Hususiyetini Taşıması ve Eserin Alametleri

Yürürlüğe girdiği 1952 yılından beri birçok kez değişikliğe tabi olan Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (“FSEK”), uygulamada halen belirsizlik ve karışıklığa sebep olabilmektedir. Yargıtay’ın 2022 tarihli kararı[1] ve bu kararın uyulmasına ilişkin olarak yakın zamanda verilen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi Kararı[2],  uygulaması tartışmalı olan eserin alametleri ile FSEK’te özellikle sinema eserlerine ilişkin olarak yapılan değişiklikler ve eserlerin sahibinin hususiyetini taşıması hususlarının incelenmesi bakımından son derece yol gösterici ve açıklayıcı bir karar olmuştur.

Karara konu dava; 1977 yapımı “Selvi Boylum, Al Yazmalım” filminin senaristi tarafından açılmıştır ve davacı, “Kırmızı Eşarp” isimli eserden esinlenilerek, bağımsız bir işleme eser olarak oluşturduğu senaryoda yer alan “Sevgi Emektir” sloganının, kendisinden izin veya onay alınmaksızın davalı reklam filminin içinde kullanması sebebiyle, davacının senaryo üzerindeki eser sahipliğinden doğan haklarının ihlali ve haksız rekabet gerekçeleriyle açılmıştır. Davalı savunmasını, “Selvi Boylum, Al Yazmalım” filminin senaryosunun Aytmatov'un, “Selvi Boylum” adlı hikayesinden esinlenmesi sebebiyle tamamen özgün olmamasına, filmin 1995 yılı öncesinde yapılması sebebiyle, film üzerindeki tüm hakların yapımcıya ait olup, esere ilişkin kullanım haklarınım mali hak sahibi olan kişilerden usulüne uygun olarak satın alınmasına dayandırmıştır.

İlk Derece Mahkemesi; davaya konu sinema filminin 1995 yılından önce yapılmış olması sebebiyle, FSEK 8. maddesinin ilk halinin[3] dikkate alınacağını ve buna istinaden filmi imal ettiren yapımcının eser sahibi sayılacağını, davacının senaryo ve film 12.06.1995 tarihinden önce meydana getirildiğinden söz konusu eserlerde mali bir hakkının bulunmayacağına hükmetmiştir. Bunun yanı sıra Mahkeme, senaryonun Aytmatov’un romandan uyarlandığını, davacının senaryo üzerinde hak iddiasında bulunulabileceği tek bölümün hususiyet anlamında senaryoya katkısı olabileceğini değerlendirmiştir. Bu kapsamda Mahkeme, davalının filmin görüntülerinin reklam filminde kullanılabilmesi için eser sahibi olan yapımcıdan yazılı izin alması, dosyada yer alan hak devir belgesine göre mali hakların hukuka uygun olarak davalıya devredilmiş olması gerekçeleri ile davacının tazminat taleplerinin reddine karar vermiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi, aynı doğrultuda FSEK Ek 2. maddesinin açık hükmü[4] gereği FSEK 8. maddesinin ilk halinin dikkate alınması gerektiğini, davacının senaryo yazarı olarak sinema eserleri yönünden FSEK’ten doğan bir hak talebinde bulunamayacağını savunmuştur. Bununla beraber Mahkeme, dosyadaki bilirkişi raporlarında “Sevgi Emektir” sözünün, filmin mottosu olması sebebiyle filmle özdeşleştiği ve eser olarak korunması gerektiği beyan edilmesine rağmen, bu sözün sahnedeki diğer unsurlar ve icracı sanatçıların yetenekleri ile etkileyici bir hale geldiği, herkes tarafından kullanılan ve davacının hususiyetini taşımayan bir ifade olduğu sonucuna varmıştır. Mahkeme, davacının mali haklarını devrettiği de tespit edildiğinden İlk Derece Mahkemesinin davanın reddi kararının yerinde olduğuna, davacının FSEK Ek 2. maddesi gereğince senaryodan kaynaklanan haklarına dayalı talepte bulunamayacağı, davacının "Sevgi Emektir" sözü üzerinde senaryodan ayrı telif hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine hükmetmiştir.

Yargıtay; kararında davacının senaryo yazarı olarak hak sahipliğine ilişkin tartışmaları açıklığa kavuşturmuş, 1995 tarihli kanun değişikliği öncesinde yaratılan sinema eserlerinde eser sahibinin yapımcı olduğunu kabul etmekle beraber, bu hükmün somut olay bakımından uygulanabilirliği olmadığını, zira senaryo eseri sahiplerinin değişiklik öncesinde de sonrasında da eser sahibi olarak kabul edildiğini vurgulamıştır. Bu kapsamda hem Yerel Mahkeme hem de Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, davacının bir işleme eser olarak yazmış olduğu senaryodan doğan haklarını ileri süremeyeceğine ilişkin gerekçe hatalı bulunmuştur.

Bunu takiben Yüksek Mahkeme, film yapımcısı ile senaryo yazarı arasında ilgili filmin yapımı ve senaryonun kullanımı için bir sözleşme yapıldığı konusunda bir tartışma bulunmasa da 1978 yılında çekilen bir filmin koruma süresinin FSEK kapsamında aleniyet tarihinden itibaren 20 yıl olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu sözleşmenin daha sonraki dönemi kapsayamayacağını, senaryo yazarının mali haklarını en fazla 20 yıl için yapımcılara devrettiğini tespit etmiştir. Bunun yanı sıra, 1978 yılında filmin yapımı ve senaryonun kullanımına ilişkin imzalanan sözleşmenin hangi hakların devrini kapsadığı tartışılmıştır; zira FSEK md. 52[5] uyarınca ayrı ayrı ve yazılı olarak gösterilmediği sürece bir mali hakkın devri geçerli olmayacaktır. Dolayısıyla, somut olayda imzalanan sözleşmenin ancak senaryonun sinema gösterimleri kullanımı bakımından geçerli olduğu, davalı tarafından senaryo eserinin bir reklam filminde kullanımı için yazılı bir izin alınmadığı tespit edilmiştir.

Yüksek Mahkeme son olarak, uyuşmazlıktaki en tartışmalı nokta olan hususiyet konusunu irdelemiş, eserinin sahibinin hususiyetini yansıtması için, eserin her bir unsurunda veya cümlesinde özgünlük aranmayacağı, bu unsurların bir araya gelerek bütün itibariyle oluşturduğu izlenimin orijinal olmasının yeterli olduğu ifade edilmiş, somut olay bakımındansa “Sevgi Emektir” sözünün filmden kesitler sunularak gösterilmesinin sinema eserinin yanı sıra senaryo eserindeki hususiyet taşıyan unsurları da çağrıştırdığı kabul edilmiştir.

Sonuç olarak davacının senaryo üzerinde eser sahibi olduğu konusunda bir tartışma bulunmasa da, “Sevgi Emektir” ibaresinin eser veya en azından FSEK md. 83/1 [6] uyarınca “eserin alameti” olup olmadığının değerlendirilmesi ve buna göre yapılan izinsiz alıntının esere tecavüz veya haksız rekabet kurallarına göre tazminat korumasını gerektirip gerektirmediği hususlarında bir değerlendirme yapılması gerekirken Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak davanın değişik gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün davacı lehine bozulmasına karar verilmiştir.

Bu durumu takiben dosya tekrar Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesine iletilmiş, davacı vekili Yargıtay’ın bozma ilamına uyulmasını, davalı vekili önceki kararda direnilmesini talep etmiş, 16. Daire ise 05.04.2023 tarihli kararı[7] ile yukarıda anılan Yargıtay bozma ilamına uymaya karar vermiştir.

Bu kapsamda Bölge Adliye Mahkemesi, istinaf dosyasında temin edilen bilirkişi raporundaki tespitlere atıfla, “Selvi Boylum Al Yazmalım” filminin mottosunu oluşturan "Sevgi Emektir" sözüne reklam filminde aynen yer verilmediğini ve "o zaman sevginin emek olduğunu anlatabilirsin" ifadesiyle değinildiğini, filmin mottosunu oluşturan “Sevgi Emektir” sözünün, oyuncuların, yönetmenin ve müzik bestecisinin katkılarıyla etkili hale geldiğini ifade etmişse de, buna karşılık reklam filminde kullanılan sahnelerin ilgili filmi ve bu sözü hatırlattığını, sinema filminin can alıcı sahnelerine ve repliklerine yer verilerek senaryo eserinde verilmek istenen duygunun çağrıştırıldığını da kabul etmiştir. Bu kapsamda Bölge Adliye Mahkemesi davacı senaryo eseri sahibinin eserden kaynaklanan mali hakları ve manevi haklarının ihlal edilmesi sebebiyle davanın bu bakımdan kabulüne kesin olarak karar vermiş ve tazminata hükmetmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin incelemeleri kapsamında “Sevgi Emektir” ibaresinin tek başına sahibinin hususiyetini yansıtan bir eser veya eserin alameti olarak kabul edilebileceği yönünde yine de bir tespitte bulunmadığını, davalının reklam filminin bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda davacının senaryosunu çağrıştırma amacı güdüldüğü ve bu sebeple bir hak ihlali oluşturduğu noktasına vardığını gözlemlemekteyiz. Gerçekten de kısa bir “mottonun”, parçası olduğu eserden ayrı olarak eser niteliğini taşıyıp taşımadığı, eserin bütününün ne ölçüde bu hususiyete katkıda bulunduğu ile beraber değerlendirilmesi gereken bir husus olup, bu tür ibare veya sloganların eserin alameti olarak kabul edilebileceği hallerde de, FSEK md. 83/2 gereği herkesçe kullanılan ve ayırt edici niteliği bulunmayan ad ve alametlere koruma bahşedilmeyeceğinin hatırlanması gerekir. Bölge Adliye Mahkemesinin nihai kararı doğrultusunda; “Sevgi Emektir” gibi bir ibarenin, senaryo ve buna bağlı olarak sinema eserinde yer alan diğer teşhis ve ayırt edici unsurlar olmaksızın, tek başına korunmasının kolay olmayacağı sonucuna varmak mümkündür.

Eserin ad ve alametlerinin ne koşullarda korunacağına ilişkin daha fazla bilgiye Av. Hande Hançar Koç ve Av. Havva Yıldız tarafından kaleme alınan “Eser İsimlerinin Korunması” isimli makale altından ulaşabilirsiniz.

[1] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 24.05.2022 tarih ve 2020/8509 E. 2022/3996 K. sayılı kararı
[2] İstanbul BAM, 16. HD., E. 2022/1348 K. 2023/600 T. 5.4.2023
[3]“Bir sinema eserinin sahibi onu imâl ettirendir.” FSEK md. 8, 01.01.1952
[4]Bu Kanunun sinema eseri sahipliği ile ilgili hükümleri, 4110 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 12.6.1995 tarihinden sonra yapımına başlanan sinema eserlerine uygulanır.” FSEK ek md. 2, Değişik: 4630 - 21.2.2001
[5]Mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır.
[6]Bir eserin ad ve alâmetleri ile çoğaltılmış nüshaların şekilleri iltibasa meydan verebilecek surette diğer bir eserde veya çoğaltılmış nüshalarında kullanılamaz.
[7] İstanbul BAM, 16. HD., E. 2022/1348 K. 2023/600 T. 5.4.2023

bu içeriği 04 Mart 2025 tarihinde yayınlamıştır.

Aboneliğinizi Yönetin

Güncel hukuki görüşlerimiz ve etkinliklerimiz hakkında özelleştirilmiş bilgilendirme için abone olun.