Kurul Kararlarının Yargısal Denetimi ve Hukuk Yolları
Kanun uyarınca Kurul’un idari yaptırımlara karar verme yetkisi bulunmaktadır. Kurul’un, aydınlatma yükümlülüğünün, veri güvenliğine ilişkin yükümlülüklerin, Kurul tarafından verilen kararların yerine getirilmemesi, Veri Sorumluları Siciline kayıt ve bildirim yükümlülüklerine aykırılık ya da standart sözleşmelere ilişkin bildirim yükümlülüğüne aykırılıktan dolayı idari para cezası verebileceği düzenlenmiştir. Kurul, idari para cezası yaptırımı haricinde ise idari eylem niteliğinde olarak veri sorumlusunun ihlali ortadan kaldırmasına karar verme, veri işlemenin ve aktarımının durdurulmasına karar verme şeklinde de karar tesis edebilmektedir.
Kanun sistematiği içerisinde, Kurul tarafından verilecek idari para cezaları “Kabahatler” başlığı altında düzenlenmektedir. Buna göre, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. Maddesi ile düzenlenen yeniden değerleme oranı çerçevesinde Kanun’un ilgili maddelerinde yer alan idari para cezaları 2025 yılında aşağıdaki şekilde uygulanacaktır:
6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Kapsamındaki İdari Para Cezaları - 2025 Yılı Ceza Tutarları |
||
Yasal Dayanak |
İhlal |
Güncel İdari Para Cezası |
KVKK Madde 18/1/a |
Aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmemek |
68.083 TL – 1.362.021 TL |
KVKK Madde 18/1/b |
Veri güvenliğine ilişkin yükümlülükleri yerine getirmemek |
204.285 TL – 13.620.402 TL |
KVKK Madde 18/1/c |
Kurul tarafından verilen kararları yerine getirmemek |
340.476 TL – 13.620.402 TL |
KVKK Madde 18/1/ç |
Veri Sorumluları Siciline kayıt ve bildirim yükümlülüğüne aykırı hareket etmek |
272.380 TL – 13.620.402 TL |
KVKK Madde 18/1/d |
Standart Sözleşmelerin 5 iş günü içerisinde Kurum’a bildirmemek |
71.965 TL – 1.439.300 TL |
Diğer yandan, değişiklik öncesi dönemde Kanun’da, Kurul tarafından uygulanacak idari para cezalarına ve idari yaptırımlara karşı başvuru yolları gösterilmemiş ve Kanun kapsamında bu konu düzenlenmemiş idi. Uygulamada ise idari para cezasını gerektiren ihlaller “kabahat” niteliğinde düzenlendiğinden, bu ihlaller için öngörülen yaptırımlara karşı 5326 sayılı Kabahatler Kanunu kapsamında düzenlenen yargı yollarına gidilmekte idi ve bu idari para cezalarına karşı açılacak davalarda sulh ceza mahkemelerinin görevli olduğu kabul edilmekteydi. Bu duruma karşı uygulamacıların Kişisel verilerin korunması alanının bir hayli teknik ve uzmanlık gerektiren bir konu olması karşısında, kuruluş amacı itibariyle ceza hukuku alanında faaliyet gösteren Sulh Ceza Hakimliklerinin Kurul tarafından verilen kararların yargısal denetimi açısından doğru mercii olmadığı konusunda uzun süredir haklı eleştirileri bulunmaktaydı. Sulh Ceza Hakimlikleri tarafından verilen kararların yüzeysel ve hukuki gerekçeden yoksun olduğu gözlemlenmekle birlikte bu durumun bireyler açısından hak kaybı yarattığı yönünde görüşler ağırlıktaydı. Diğer bir yandan ise Sulh Ceza Hakimliklerinin kararlarına karşı yapılan itirazların bir diğer Sulh Ceza Hakimliği tarafından inceleniyor olması, bu kararların kesinleşmesine ve tesis edilen kararların yüksek mahkeme denetiminden geçmemesine sebep olmuş ve kişisel verilerin korunması hukuku alanında içtihat oluşturulmasına bir engel teşkil etmiştir.
İlk derece mahkemesi statüsünde olan Sulh Ceza Mahkemelerinin basit yargılama usulü ile gerçekleştirdikleri yargısal denetim süreci kararın kesinleşmesiyle sonlandığında, üst mahkeme denetimi anlamında başvurulabilecek tek yol doğrudan Anayasa Mahkemesi olmaktadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi yakın tarihli bir kararında, Kurul’un veri güvenliğini sağlama yükümlülüklerini ihlal ettiğini tespit ettiği bir veri sorumlusu hakkında uygulamış olduğu idari para cezasına karşı yürütülen yargılama sürecinin mülkiyet hakkının ihlaline sebebiyet verdiğini tespit etmiştir. Anayasa Mahkemesi kararında, idari para cezalarının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiğini, dolayısıyla mülkiyet haklarına yapılan müdahalelerde Anayasa’nın 13. maddesinde düzenlenen temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkelerin göz önünde bulundurulması gerektiği, ilgili müdahalenin ölçülülük ilkesine uygun olması gerektiği değerlendirmiştir. Ölçülülük ilkesi kapsamında ise, müdahalelerin orantılı olması gerektiğini ve hukuka aykırılık iddialarının bir mahkeme tarafından etkili biçimde incelenmesinin müdahalenin orantılılığı bakımından büyük bir önem arz ettiği ifade edilmiştir. Anayasa Mahkemesi sonuç itibariyle, Sulh Ceza Hakimliklerince yapılan yargısal denetimin itiraz eden tarafın iddiaları çerçevesinde hiçbir değerlendirme içermemesi sebebiyle adil yargılanma kapsamında mülkiyet hakkının korunmasına yönelik güvencelerin yerine getirilmediğine ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir
Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kararı ile ortaya konulduğu üzere, hukuka aykırılık iddialarının bir mahkeme tarafından etkili biçimde incelenmesi temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalelerin orantılılığının sağlanması bakımından büyük bir önem arz etmektedir.
Uygulamadaki Kurul’un idari para cezalarına karşı yargı yolundaki söz konusu aksaklıklara yönelik yapılan tespitler, dile getirilen eleştiriler ve Sulh Ceza Hakimliklerinin kişisel verilerin korunması alanında yargı denetimi için doğru mercii olmadığı, Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı ile de ortaya konmuştur. Adalet Bakanlığı’nın yayımlamış olduğu İnsan Hakları Eylem Planı ile daha öncesinde, Kanun’un Avrupa Birliği standartları ile uyumlu hale getirileceği ve Kurul’un idari para cezası kararlarına karşı sulh ceza hakimlikleri yerine idari yargıya başvuru imkanı sağlanacağı ilan edilmiştir.
Değişiklik Kanunu ile birlikte bu sorunlara bir çözüm olarak Kurul’un idari para cezalarına karşı idare mahkemelerinde dava açılabileceğine ilişkin açık bir düzenleme eklenmiştir. Böylelikle, Kurul tarafından verilen idari para cezalarının bir idari işlem mahiyetinde olması ışığında bu idari işlemin de idari yargı denetimine tabi olacağı açıkça düzenlenerek uygulamadaki tereddütler giderilmiştir ve Kurul kararlarının daha etkin bir şekilde denetlenmesini sağlayacak bir usul ortaya konmuştur. İlgili değişiklik ile birlikte değişiklik öncesi dönemde yaşanan hukuki belirlilik temelindeki sorunların azalması ve uygulamaya ışık tutacak içtihatların artması beklenmektedir.
Değişiklik Kanunu’nun 1 Haziran 2024 tarihinde yürürlüğe girmesi itibariyle, yürürlük tarihinden önce hali hazırda sulh ceza hakimlikleri nezdinde görülmekte olan başvuruların bu hakimliklerce görülmeye devam edileceğine yönelik bir geçişi hükmü ile öngörülmüştür.
Geçiş hükmü gereğince, 1 Haziran 2024 itibarıyla sulh ceza hakimlikleri nezdinde derdest bulunan davalar, sulh ceza hakimliklerince nihai hükme bağlanacaktır ancak 1 Haziran 2024 sonrası açılacak davalar ise idare mahkemeleri nezdinde görülecektir.
Kanun’un zaman bakımından uygulaması yapılan değişiklikler ve eklenen geçiş hükmü ile belirlenmiş olsa da, özellikle kişisel verilerin yurtdışına aktarım süreçleri için de getirilen ve 01.09.2024 tarihine kadar eski uygulamanın devam etmesini öngören diğer geçiş hükümleri sebebiyle Kanun’un zaman bakımdan uygulanması hususunda uygulamada soru işareti yaratmıştır.
Söz konusu tereddütlerin giderilmesi adına Kurum tarafından 19.12.2024 tarihinde uygulamaya rehber olması amacıyla bir bilgi notu yayımlanmıştır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda zaman bakımından uygulamaya ilişkin bulunan düzenlemelerin dikkate alınacağının altı çizilmiştir.
Bu çerçevede, uygulanması gerekecek idari yaptırım kararı Türk Ceza Kanunu ilkeleri temelinde, fiilin işlenme zamanı ve şikayet zamanına bağlı olarak belirlenecektir. Buna göre;
- Fiilin Kanun değişikliğinden önce gerçekleşmiş ve bitmiş olduğu hallerde;
- Kanun değişikliğinden önce gerçekleşen ve biten fiillerde, şikayetin ne zaman yapıldığına bakılmaksızın, yargılama neticesinde verilecek kararın Değişiklik Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten sonra veriliyor olması halinde lehe olan Kanun uygulanacaktır.
- Fiilin Kanun değişikliğinden önce başlamış ve devam ediyor olduğu hallerde (mütemadi hareketli – devam eden fiil hallerinde);
- Fiilin Kanun değişikliğinden önce kesilmesi halinde lehe olan Kanun uygulanacaktır, ve
- Fiil Kanun değişikliği sonrasında kesiliyor ise değişiklik sonrası yeni Kanun uygulanacaktır.
- Fiilin Kanun değişikliğinden sonra gerçekleşmiş olması halinde;
- Bu hallerde zaman bakımından uygulama sorunu ortaya çıkmayacak ve yeni Kanun uygulanacaktır.