Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun Denetim Yetkisi

Türk Patent ve Marka Kurumu (“TÜRKPATENT”) nezdinde sınai mülkiyet haklarının ve geleneksel ürün adlarının tescil işlemleri ile ilgili verilen kararlara karşı yapılan itirazları inceleyen ve nihai karara bağlamakla görevli Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun (“YİDK”) itiraza konu kararlar üzerindeki denetim yetkisinin, yerindelik denetimi şeklinde olduğu görülmektedir. Bu husus TÜRKPATENT Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Kurulları Yönetmeliği’nin (“Yönetmelik”) 6. maddesinin 4. fıkrasında düzenlenmektedir. Bu maddede, YİDK’nın esas hakkında sağlıklı ve eksiksiz bir inceleme ve değerlendirme yapmasını engelleyen ya da nihai karar vermesini ve uyuşmazlığı çözüme kavuşturmasını ciddi derecede etkileyen bir usul hatası veya eksiklik bulunması durumunda, gerekçelerini belirtmek suretiyle dosyayı ilk kararı veren birime gönderebileceği açıkça belirtilmiştir[1].

Uygulamada karşılaştığımız kadarı ile YİDK, Yönetmelik’ten kaynaklanan yetkisini önüne gelen her kararda uygulamamaktadır. Zira yakın zamanda karşılaştığımız iki uyuşmazlıkta YİDK’nın değerlendirmelerinin farklı olduğu ve henüz bu yetkinin kullanımında istikrar sağlanamadığı tespit edilmiştir. Her ne kadar farklı yönde kararlarla karşılaşsak da YİDK’nın, önüne getirilen bir kararın esasını etkileyen usuli bir eksiklik bulunması halinde bu eksikliğin giderilmesi için kararı, kararı veren Başkanlığa göndermesi her halükarda mümkündür.

Benzer bir uygulama Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi nezdinde de uygulanmaktadır. Avrupa Birliği Marka Tüzüğü’nün 71. maddesinde ve Topluluk Tasarım Tüzüğü’nün 60. maddesinde düzenlenen bu uygulamada da Temyiz Kurulu, önüne gelen kararı, kararı veren birime göndermek suretiyle eksikliklerin giderilmesini isteyebilmektedir.

Somut örnekler üzerinden gitmek gerekirse, tarafımızca yürütülen bir uyuşmazlıkta YİDK, Markalar Dairesi Başkanlığı (“MDB”) tarafından verilen kısmi ret kararına gerekçe olarak hangi markaların dayanak olarak gösterildiğinin anlaşılmaması ve kararın gerekçe metniyle sonucu arasında uyumsuzluk olması nedeniyle uyuşmazlığın bu noktada sağlıklı olarak incelenemeyeceğini tespit ederek, bu eksikliğin giderilmesi için kararı MDB’ye geri göndermiştir. MDB’nin ilgili kararında itiraza gerekçe gösterilen hiçbir marka bakımından karıştırılma ihtimali bulunmadığı belirtilmesine rağmen, itirazın kısmen kabul edildiği görülmüştür. YİDK’nın kararına binaen MDB, yeniden karar vermiş ve önceki kararın sehven gönderildiği ve dikkate alınmaması gerektiğini yeni kararın altına yazmıştır.

Diğer bir uyuşmazlıkta ise, kullanım ispatına konu markaya yönelik talep edilen kullanım ispatı talebine karşılık delil sunulmamasına rağmen MDB, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali olduğunu tespit etmiştir. Örnek vererek anlatmak gerekirse; X ibareli marka başvurusuna A kişisine ait Y, ve B kişisine ait Z markaları gerekçe gösterilmek suretiyle iki farklı/ayrı itirazda bulunulmuştur. A kişisine ait Y markası kullanım ispatı talebine konu edilmiştir. Fakat Y markasına ilişkin delil sunulmaksızın MDB, Y markası ile X marka başvurusu arasında karıştırılma ihtimali olduğuna karar vermiştir. Ek olarak, B kişisine ait Z markası ile X ibareli marka başvurusu arasında karıştırılma ihtimali olduğunu da tespit ederek marka başvurusunun reddine karar vermiştir. İşbu MDB kararına itiraz edilmesi sonucunda YİDK da B kişisinin kullanım ispatına tabi olmayan markaları bakımından karıştırılma ihtimali incelemesinde bulunmuştur. Zira kullanım ispatına tabi olmayan B kişisine ait Z markasının kapsamında da kullanım ispatına konu edilen olan Y markasının kapsamındaki aynı/aynı tür malların bulunması nedeniyle, kullanım delili sunulmamış olsa da, karıştırılma ihtimali vardır tespitinin düzeltilmesine ilişkin herhangi bir değerlendirmenin yapılmasına gerek görülmediği ifade edilmiştir.

İtiraza konu marka başvurusu

İtiraza gerekçe gösterilen A kişisine ait marka

İtiraza gerekçe gösterilen B kişisine ait marka

X

Y

Z

Kullanım ispatına konu edilmiştir.

Kullanım ispatına konu edilmemiştir.

MDB

Y ve Z MARKALARININ KAPSAMINDAKİ MALLAR AYNI/AYNI TÜRDÜR.

Herhangi bir delil sunulmamasına rağmen Y markası ile X marka başvurusu arasında karıştırılma ihtimali olduğuna karar verilmiştir.  

Karıştırılma ihtimali gerekçesiyle marka başvurusunun reddine karar verilmiştir.

YİDK

Delil sunulmamasına rağmen karıştırılma ihtimali değerlendirilmesinde dikkate alınan Y markası ile X marka başvurusu arasında karıştırılma ihtimali olduğuna ilişkin kararının düzeltilmesine gerek görülmemiştir.

Verilen karar uygun bulunmuştur.

 

Oysa burada iki ayrı kişiye (A ve B) ait gerekçe markalar ve iki ayrı itiraz söz konusudur. Taraflardan birinin gerekçe markaları ile karıştırılma ihtimalinin var olduğuna hükmedildiği için, diğer bir tarafın gerekçe markasına ilişkin herhangi bir delil sunulmamış olmasına rağmen söz konusu marka dikkate alınarak karıştırılma ihtimali vardır denilemez. Zira her bir taraf ve sahip olduğu markalar ile mevcut olan ihtilaf (karıştırılma ihtimali) kendine özgüdür ve bir tanesi kabul edilebilir nitelikte olduğu için, diğerinin incelenmemesi veya incelenirken geçerli kullanım ispatı talebine rağmen delil sunmayan tarafın markasının dikkate alınması hukuka aykırıdır. Fakat YİDK, kullanım ispatı talebine ilişkin herhangi bir karar vermeyen MDB’ye kararı geri göndermemiştir.

Aslında bu noktada MDB’nin usuli eksikliği, yapılan farklı itirazların esası bakımından hatalı bir karar doğurmuştur. Her ne kadar farklı bir başvuru sahibine ait markaya ilişkin kullanım delili sunulmadıysa ve bu marka ile diğer itiraz sahibinin markası kapsamındaki mal ve hizmetler aynı/aynı tür olsa da, kullanım ispatı sunulmamış marka bakımından karıştırılma ihtimalinin varlığına yönelik verilmiş olan hatalı MDB kararı hukuka uygun bulunmuş ve hâlihazırda varlığını sürdürmektedir. Kullanıma ilişkin delillerini sunmayan başvuru sahibi, işbu kararı farklı uyuşmazlıklarda emsal olarak gösterebilecek ve markasının tescilli olduğu mal ve hizmetlerde kullanıldığının daha önceden TÜRKPATENT tarafından tespit edildiğini ileri sürebilecektir.

Dolayısıyla YİDK’nın somut olayın koşullarına göre verilen kararı geri gönderdiği veya geri göndermesi gerekmesine rağmen, göndermeksizin nihai olarak karar verdiği görülmektedir. Ancak YİDK nezdinde istikrar kazanmamış bu uygulama, itiraz süreçlerini uzatabilmekte, kararların öngörülebilirliğini ve yukarıda açıkladığımız üzere, kararların hukuka uygunluğunu etkilemektedir. Kaldı ki, esas hakkında sağlıklı ve eksiksiz bir inceleme ve değerlendirme yapılmasını engelleyen ya da nihai karar verilmesini ve uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasını ciddi derecede etkileyen bir usul hatası veya eksiklik bulunması durumunda ilk kararı veren birim, aslında yeni bir karar vermekte ve bu karara karşı da yeniden itiraz yolu doğmaktadır. Bu durum da dolayısıyla, ilk derece dairesi tarafından verilmiş olan ilk karara itiraz etmeyen tarafa yeniden itiraz etme hakkı (ve daire kararını YİDK’ya götürme hakkı) vermektedir. Zira Sınai Mülkiyet Kanunu’nda da verilen bu ikinci “düzeltilmiş” karara karşı itirazın yapılmasını engelleyen herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.

Diğer bir yandan, karar aleyhine verilmiş olan ve ilk aşamada itiraz etmemiş kişinin bir şans daha verilerek karara karşı itirazda bulunması, ilk karar lehine olan kişinin usuli kazanılmış hakkının zedelenmesine yol açmaktadır. Örneğin, davada bir tarafın bilirkişi raporuna itiraz etmemesi diğer taraf lehine usuli kazanılmış hak teşkil etmektedir. Benzer şekilde eğer mahkeme, bilirkişi raporuna süresinde itiraz etmemiş olan tarafa itiraz etmesi için yeniden süre verirse bu da diğer tarafın usuli kazanılmış hakkını zedeleyecektir.

Değinilmesi gereken bir diğer nokta da kararda usuli bir hata veya eksiklik bulunduğunun tespit edildiği YİDK kararına karşı karar iptal davası açabilmenin mümkün olduğudur. Dolayısıyla taraflardan biri, verilen ilk kararda herhangi bir eksikliğin bulunmadığını savunabilir ve eksiklik nedeniyle kararı geri gönderen YİDK kararının iptalini isteyebilir. Bu kararın iptali için mahkemeye başvurulduğunda bu davanın alt birimin karar vermesini engelleyip engelleyemeyeceği veya iki sürecin paralel olarak devam edip etmeyeceği de başka bir tartışma konusudur.

Kanımızca, uyuşmazlığın hukuki doğruya ulaşılmak suretiyle YİDK’nın, her ne koşulda olursa olsun uyuşmazlığın esasını etkileyecek usuli bir eksikliğin tespit edilmesi durumunda bu usuli eksikliğin giderilmesini talep etmesi ve önüne gelen kararı, usul bakımından uyuşmazlığın esasını etkileyecek hiçbir noksan olmaksızın incelemesi gerektiği kanaatindeyiz. Ancak görüldüğü üzere cevaplanamamış ve cevaplanması gereken soruların varlığı Yönetmeliğin 6. maddesi ile YİDK’ya tanınmış bu geri gönderme yetkisinin uygulanmasını belirsiz bırakmaktadır.

[1] Yönetmelik’in “Kurul Kararları” başlıklı ilgili 6. maddesi şu şekildedir: “Kurul, şekli yönden eksiklik içermeyen bir itirazla ilgili olarak uyuşmazlığı kendisi sonlandıracak şekilde nihai karar verebileceği gibi, esas hakkında sağlıklı ve eksiksiz bir inceleme ve değerlendirme yapılmasını engelleyen ya da nihai karar verilmesini ve uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasını ciddi derecede etkileyen bir usul hatası veya eksiklik bulunması durumunda, gerekçelerini belirtmek suretiyle dosyanın ilk kararı veren birime gönderilmesine de karar verebilir.”

Aboneliğinizi Yönetin

Güncel hukuki görüşlerimiz ve etkinliklerimiz hakkında özelleştirilmiş bilgilendirme için abone olun.