Hukuki süreç
Söz konusu hukuki sürecin ilk aşamasında, Türkiye'de marka tescillerine sahip yabancı bir şirket olan davacı, davalının ihlal niteliğindeki eylemlerini önlemek için bir marka tecavüzü davası açmıştır. Davacı şirket davasını açarken, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (“SMK”) “Görevli ve yetkili mahkeme” başlıklı 156. maddesini göz önüne almıştır. İlgili maddenin 3. fıkrasına göre:
“Sınai mülkiyet hakkı sahibi tarafından, üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalarında yetkili mahkeme, davacının yerleşim yeri veya hukuka aykırı fiilin gerçekleştiği yahut bu fiilin etkilerinin görüldüğü yer mahkemesidir.”
Madde 156/3, bu tür davalarda yetkili mahkemenin davacının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesi olduğunu; takip eden madde 156/4 ise, davacının Türkiye'de yerleşim yeri bulunmaması halinde yetkili mahkemenin, davacının, davanın açıldığı tarihte sicilde kayıtlı vekilinin iş yerinin bulunduğu yerdeki mahkeme ve eğer vekillik kaydı silinmişse Kurum merkezinin bulunduğu yerdeki mahkeme olduğunu belirtmektedir.
Davalı tecavüz iddiasına konu markayı kendi internet sitesi üzerinde de kullandığından, çevrimiçi ihlalin etkileri Ankara'da da görüldüğü için davacı davayı Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde başlatmayı tercih etmiştir.
Buna karşılık Ankara'da yerleşim yeri bulunmayan davalı, Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin bu davada yargı yetkisinin bulunmadığını; davaya bakma yetkisinin, Türkiye’de yerleşim yeri bulunmayan davacının davaya dayanak markası için kayıtlı vekilinin iş yerinin bulunduğu İstanbul'daki Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerine ait olduğunu savunmuştur.
Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi, davalının savunmasını hukuka uygun bulmuş; davalının İstanbul'da ikamet etmesi ve davacı marka sahibi şirketin kayıtlı marka vekilinin de İstanbul'da yerleşim yerinin bulunması nedeniyle, kendisinin bu davaya bakma yetkisinin bulunmadığına, davanın İstanbul’da görülmesi gerektiğine karar vermiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı
Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin bu kararına karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi, verilen yetkisizlik kararını hukuka aykırı bulmuş ve dosyayı esastan görülmek üzere, tekrar yetkili mahkeme olan Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ne göndermiştir. Bölge Adliye Mahkemesi, somut uyuşmazlıkta çevrimiçi ihlalin söz konusu olduğunu ve çevrimiçi ihlal halinde bu ihlalin etkisinin Ankara da dâhil olmak üzere her yerde görülebileceğini tespit ederek, Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin yetkili olduğuna hükmetmiş ve yetkisizlik kararını kaldırmıştır.
Usul kurallarına göre, Bölge Adliye Mahkemesi’nin yetkisizlik kararına karşı istinaf başvurusu üzerine verilen bu kararı kesin ve bağlayıcıdır. Bu nedenle Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi dosyayı tekrar ele almış ve esastan incelemeye geçmiştir.
Değerlendirme
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi bu kararla, tescilli bir markanın internet üzerinden ihlal edilmesi durumunda, marka sahibinin Türkiye'nin her yerinde tecavüze karşı dava açmaya yetkili olduğunu kabul etmiştir.
Gerçekten de SMK’ya göre tescilli marka sahibi, hakkına tecavüz halinde aşağıdaki yargı çevrelerinden herhangi birinde davasını açabilir:
- Davacının yerleşim yeri
- İhlalin gerçekleştiği yer mahkemesi
- İhlalin etkilerinin görüldüğü yer mahkemesi
Davacının ilk seçeneği seçmeye karar vermesi ancak Türkiye'de yerleşim yeri olmaması halinde, SMK’nın 156/4 maddesi uygulama alanı bulacaktır ve yetkili mahkeme, sicile kayıtlı vekilin iş yerinin bulunduğu yer mahkemesi ya da vekillik kaydı silinmişse Türk Patent ve Marka Kurumu’nun merkezinin bulunduğu yer mahkemesi olacaktır. Davacı ikinci ya da üçüncü seçenekleri seçerse, madde 156/4 uygulama alanı bulmayacaktır.
Bu nedenle eldeki karar, tescilli marka hakkının ihlali halinde yetkili mahkemenin tespitine yarayan madde 156/3’teki seçeneklerin sıralı olmadığını; davacının, bu maddedeki sıralamaya bakmaksızın üç seçenekten birini seçme hakkına sahip olduğunu teyit etmiştir. Hakkı ihlal edilen tarafa usul anlamında kolaylık getirmeye ve hakkını aramasını kolaylaştırmaya çalışan SMK madde 156/3 hükmünün bu şekilde yorumlanması amaca da uygun olacaktır.
Kaldı ki, hakkı ihlal edilen marka sahibi madde 156/3’teki sıra ile ilerlemek ve dolayısıyla öncelikle bu maddedeki ilk seçenek olan davacının yerleşim yeri seçeneğini seçmek zorunda olsa idi, davacının Türkiye’de yerleşim yeri olmaması halinde de madde 156/4’teki seçeneklerle ilerlenecek ve böylelikle pratikte, 156/3 hükmündeki iki ve üçüncü seçenekler olan ihlalin gerçekleştiği ya da etkilerinin görüldüğü yer mahkemelerinde herhangi bir dava görülemeyecektir.
Bu kararın, Türkiye'de tescilli markaları olan yabancı şirketleri marka tecavüzü davası açmaya ve çevrimiçi ihlal durumunda markaları için daha kolay koruma talep etmeye teşvik edebileceği söylenebilir. Ayrıca, yetkili mahkemenin belirlenmesine ilişkin bu durum sadece markalar için geçerli olmayıp, diğer sınai mülkiyet haklarının çevrimiçi olarak ihlal edilmesi durumunda da uygulanabilir olması bakımından dikkat çekicidir.
PDF indir