Takviye Edici Gıdalarda Marka Benzerliği Üzerine Farklı bir Bakış
Yargıtay’ın takviye edici gıdalar ve vitaminler sektöründe marka benzerliği ile ilgili verdiği yakın tarihli bir karar, markaların benzerliği kriterlerine farklı bir bakış açısı getirmektedir. Bu karar hem marka hukuku hem de sektörel koşullar gereği bu ürünlerin piyasaya çıkışı için önemli yönlendirmeler içermektedir.
Arka Plan
28 Mayıs 2024 tarihli ve 2023/911 E., 2024/4358 K. sayılı Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararı, “Totalvit” ve “Todavit” markaları arasındaki benzerlik tartışmasını içeren bir dava hakkında verilmiştir. Başvuru sahibi, 17 Nisan 2019 tarihinde “Totalvit” markasını 05. sınıftaki , takviye edici gıdalar da dahil olmak üzere, mallar için tescil ettirmek üzere başvuruda bulunmuştur. İtiraz sahibi ise, 22 Kasım 2018 tarihli, 05. sınıfta tescilli olan “Todavit” markası ile karıştırılma ihtimali yarattığını belirterek başvurunun reddini talep etmiştir.
“Toda” ibaresi İspanyolcada, “Total” ibaresi de İngilizcede “tüm” anlamına gelmektedir. Ayrıca, markalarda yer alan “vit” ifadesi ise “vitamin” ürününün kısaltması olarak değerlendirilmiştir. Vitaminler, doktor veya eczacı onayı gerekmeden, reçetesiz olarak temin edilebilen ürünlerdir. Bu da bu tür markaların kapsamı 05. sınıftaki malları barındırsa da ilgili tüketicilerin herkes olabileceğini ve karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde sadece dikkat seviyesi yüksek sağlık profesyonellerinin ele alınmaması gerektiğini göstermektedir.
Türk Patent ve Marka Kurumu (“TÜRKPATENT”) ile Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (“YİDK”) kararlarında, başvurulan markanın, “Todavit” markası ile karıştırılma ihtimali taşımadığı gerekçesiyle itiraz reddedilmiştir.
Dava Süreci
Başvuru sahibi, TÜRKPATENT’in kararına karşı iptal davası açmış ve İlk Derece Mahkemesi, markalarda bulunan ortak unsur olan “vit” ibaresinin sektörde ayırt ediciliğinin düşük olduğunu, “Toda” ve “Total” kelimelerinin kavramsal olarak benzer olsalar da fonetik olarak farklılıklar taşıdığını ve “Total” kelimesinin özellikle ulusal ve uluslararası alanda daha fazla tanınan bir kelime olduğunu belirterek, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığına karar vermiştir. Bu karar, Bölge Adliye Mahkemesi (“BAM”) tarafından onanmıştır. Davacı, bu karara karşı temyiz yoluna başvurmuş, ancak BAM kararı Yargıtay tarafından onamıştır.
Hukuki Görüşler
Yargıtay’ın bu kararı, markaların benzerliği konusunda farklı bir değerlendirme anlayışı sunduğu için, özellikle bu ürünler özelinde önemli yönlendirmeler içermektedir. Geleneksel olarak, markaların kavramsal benzerliği öne çıkarılabilirken, bu dosyada görsel ve işitsel benzerliklere ağırlık vererek farklı bir yaklaşım benimsemiştir.
Biri İspanyolca diğeri İngilizce olan “Toda” ve “Total” kelimeleri aynı anlamı taşımakla birlikte, kararda markalar arasındaki görsel ve işitsel farkların, karıştırılma ihtimalini önemli ölçüde azalttığına dikkat çekilmiştir. Bu nedenle kavramsal benzerliğe rağmen, tüketicilerin markaları karıştırma olasılığı düşüktür. Ancak, kararda kavramsal benzerliğe ağırlık verilmemiş; görsel ve işitsel farklılıklar dikkate alınmış ve bu şekilde karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde farklı bir perspektif sunulmuştur. Bu perspektif temel olarak benzerlik ve karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde Yargıtay’ın markaların “bir bütün olarak bıraktıkları genel izlenim”in dikkate alınması yönündeki süregelen içtihadından farklılaşmıştır[1]. Markaları bölmeden, bütünsel olarak bir değerlendirme yapılmamış, markaların tamamını dikkate alarak, “Total” ve “Toda” kelimelerinin görsel ve işitsel farklılıklarına odaklanılmış ve markalar arasındaki kavramsal benzerlik göz ardı edilmiştir.
- Görsel ve İşitsel Benzerliklerin Önemi: Markalar arasındaki benzerlik değerlendirilirken, özellikle görsel ve işitsel farklara ağırlık vermiştir. Bu yaklaşım, markaların tescilinde önemli bir değişiklik yaratmaktadır. “Total” ve “Toda” kelimelerinin anlamları benzer olsa da, fonetik ve görsel farklılıklar, markaların birbirine karıştırılma olasılığını önemli ölçüde azaltmaktadır. BAM bu noktada, sadece kavramsal benzerliklere odaklanmak yerine, markaların ses ve görünüm açısından ne derece farklı olduklarını dikkate almıştır.
- “Vit” İbaresi ve Vitamin Sektörü: Markalarda yer alan “vit” ifadesi, özellikle vitamin sektöründe yaygın olarak kullanılan bir kısaltma olup, BAM, bu ibarenin düşük ayırt ediciliğe sahip olduğunu ve karıştırılma ihtimali yaratmadığını vurgulamıştır.
- Tüketici Perspektifi ve Sektörel Farklar: Vitamin ve takviye edici gıdalar, genellikle doktor ve eczacı gözetimi olmadan, reçetesiz temin edilebilen ürünlerdir. Bu ürünlerin pazarlanmasında kullanılan terimler, vitamin sektörü gibi yaygın ve düşük ayırt ediciliğe sahip ifadeleri içerdiği için, tüketicilerin markaları karıştırma ihtimali düşer. Yargıtay, kararında, genel tüketici kitlesinin, markalar arasındaki işitsel ve görsel farkları kolayca ayırt edebileceği göz önünde bulundurularak, karıştırılma ihtimalinin az olduğuna karar vermiştir.
Sektörel bağlamda, takviye edici gıda markalarının etiketlemeleri ve isimlendirilmesi, tüketicinin doğru bilgilendirilmesini sağlamak için büyük önem taşır. Bu bağlamda, Yargıtay kararında belirtilen ayırt edici faktörler, markaların pazarda daha az karışıklığa yol açmasına olanak tanır.
Takviye Edici Gıdalarda Üretim ve Pazarlama Kuralları
Takviye edici gıda sektöründe, ürünlerin ithalatı, üretimi, işlenmesi ve piyasaya arzına ilişkin çeşitli düzenlemeler bulunmaktadır. Türkiye’de bu ürünlerle ilgili en önemli düzenlemelerden biri, Takviye Edici Gıdaların İthalatı, Üretimi, İşlenmesi ve Piyasaya Arzına İlişkin Yönetmelik’tir. Bu yönetmelik, özellikle ürünlerin etiketlenmesiyle ilgili Türk Gıda Kodeksi Gıda Etiketleme ve Tüketicileri Bilgilendirme Yönetmeliği’nin (“Etiketleme Yönetmeliği”) uygulanacağını belirtmektedir.
Etiketleme Yönetmeliği, ürünlerin etiketlerinde yer alması gereken zorunlu bilgileri belirleyerek, tüketicilere ürünün içeriği hakkında doğru, açık ve anlaşılabilir bilgi sunmayı hedefler. Bu düzenlemeler, ürünün güvenliğini ve kalitesini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda tüketicinin bilinçli tercihler yapmasına da olanak tanır. Etiketin düzenlenmesinde dikkat edilmesi gereken temel prensiplerden biri, ürün adı ve içeriğinin yanıltıcı olmaması gerektiğidir. Gıda ürünlerinin etiketlerinde kullanılan adlar, ürünün gerçek içeriğini doğru bir şekilde yansıtmalı ve tüketiciyi yanıltıcı nitelikte olmamalıdır.
Özellikle, ürün adıyla ilgili kurallar oldukça belirgindir. Gıda ürünlerinin adı, yalnızca yasal mevzuat çerçevesinde belirlenen resmi ad veya alışılagelen adlar doğrultusunda belirlenmelidir. Ürünün içeriğini doğru şekilde temsil etmeli ve özel bir ticari marka adı, yalnızca o ürünün içeriğini yansıtmayan bir şekilde kullanılmamalıdır. Etiketleme Yönetmeliği’ne göre, ürün adı ile verilmesi gereken zorunlu bilgiler de belirli kurallar çerçevesinde sunulmalıdır. Bu bilgiler, ürünün içeriğini açıklamak ve tüketiciye doğru bir bilgi sağlamak için kritik önem taşır.
Bu çerçevede, “Totalvit” ve “Todavit” gibi isimlerin Etiketleme Yönetmeliği bakımından herhangi bir engel ile karşılaşmayacağını belirtmek gerekir. Çünkü her iki isim de gıda adı olarak kullanılabilir ve etiketleme yönetmeliğine uygun şekilde ürünün içeriği doğru şekilde yansıtılabilir.
Değerlendirme
Yargıtay’a konu olmuş bu dosya ile, takviye edici gıda markası oluşturulurken dikkate alınması gereken önemli unsurlar olduğu anlaşılmaktadır. Markaların kavramsal benzerliği yanı sıra, görsel ve işitsel farkları da göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle dil farklılıkları ve anlam benzerlikleri, tüketicilerin markaları karıştırmasına yol açabilir. Bu nedenle, markaların özgün ve ayırt edici olması gerekmektedir.
Takviye edici gıda sektörü, sıkça karıştırılabilecek ve benzer adlar taşıyan markalarla dolu bir alan olarak değerlendirilebilir. Bu nedenle, markaların ayırt edici özellikleri ve farklılıkları ön plana çıkarılabilir. Ayrıca, Etiketleme Yönetmeliği’ne uygunluk, markaların pazarda doğru konumlandırılması açısından oldukça önemlidir. Markaların karışıklık yaratmaması, tüketicilerin doğru bilgiye ulaşması adına büyük bir gerekliliktir.
Sonuç olarak, takviye edici gıda markası oluşturulurken, yalnızca dilsel ve görsel unsurlar değil, sektörel düzenlemeler de göz önünde bulundurulmalıdır. Marka adının özgün, yasal düzenlemelere uygun ve hedef kitlenin algısına hitap eden bir seçim olması, sektördeki rekabeti aşmak ve hukuki sorunlardan kaçınmak adına büyük önem taşımaktadır.