Dava Şartı Arabuluculuk İlk Toplantısına Katılmamanın Sonuçlarına İlişkin Yeni Düzenleme
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun (“HUAK”) , taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda, toplantıya katılmayan tarafın davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderlerinin tamamından sorumlu tutulacağını; ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmeyeceğini düzenleyen dava şartı arabuluculuğa ilişkin 18/A maddesi Anayasa Mahkemesi’nin, 14 Mart 2024 tarihli ve 2023/160 E., 2024/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş; iptal kararına ilişkin değerlendirmelerimiz Dava Şartı Arabuluculuk İlk Toplantısına Katılmamanın Sonuçlarına İlişkin İptal Hükmü başlıklı makalemizde ele alınmıştı.
Kamuoyunda 9. Yargı Paketi olarak bilinen 14 Kasım 2024 tarihli ve 32722 sayılı Resmî Gazete’de yayımlan 7531 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (“Değişiklik Kanunu”) ile HUAK’ın iptal edilen hükmü yerine yeni bir düzenleme yapılmış ve aynı doğrultuda 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3/12. maddesi de değiştirilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı doğrultusunda Değişiklik Kanunu ile yapılan düzenlemeye göre, ilk arabuluculuk toplantısına katılmayan taraf, davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile karşı tarafın ödemekle yükümlü olduğu yargılama giderlerinin yarısından sorumlu tutulacak; yine bu taraf lehine hükmedilecek vekâlet ücretinin de yarısını ödeyecektir.
Kanaatimizce, yapılan bu düzenleme, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararındaki gerekçeleri tam anlamıyla karşılamamaktadır. Zira Anayasa Mahkemesi, temelde, haklılığı yargı kararı ile ortaya çıkan kişilerin, haklılık durumu gözetilerek uygulanabilecek istisnalar ya da belli bir üst sınır öngörülmeden, bu şekilde bir yaptırıma tabi tutulmasının kişilere aşırı bir külfet yüklediği, kamu yararı ile mülkiyet hakkı ve mahkemeye erişim hakları arasında adil bir denge gözetmediği ve orantısız bir sınırlama teşkil ettiği gerekçesiyle ilgili düzenlemeyi iptal etmiştir. Kanımızca, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin tamamından olan sorumluluğun, başkaca hiçbir etkene bağlı kılınmaksızın yarıya indirilmesi, Yüksek Mahkemenin işaret ettiği iptal sebeplerini layığıyla gidermemektedir. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararında haklılık durumu gözetilerek uygulanabilecek istisnalara işaret ettiği ve orantılılık prensibini vurgulamış olduğu dikkate alındığında, hükmedilecek tutarın belirlenmesinde durumun koşullarına göre mahkemeye de bir takdir yetkisi tanınmasının daha uygun bir çözüm olabileceği değerlendirilmektedir. Diğer bir deyişle, mahkemeye ilk toplantıya mazeretsiz olarak katılmayan taraf lehine hiç yargılama gideri ve vekalet ücreti hükmetmeme yahut üst eşiğin aşılmaması koşuluyla durumun koşullarına göre belirli bir miktara hükmetme yönünde takdir yetkisi veren bir düzenleme, hem önceki hükmün iptaline sebebiyet veren anayasal aykırılıkları ortadan kaldıran, hem de pratik ihtiyaçları daha iyi karşılamaya yönelen isabetli bir çözüm olabilirdi.