Yargıtay Kararı Işığında Üç Boyutlu Tıbbi Cihaz Şekil Markalarının Tescil Edilebilirliği

Yargıtay yayınlamış olduğu bir kararında üç boyutlu bir tıbbi cihaz şekil markasının tescil edilebilirliğini incelemiştir. Bu yazı, karara ilişkin detaylı bir inceleme ve konunun önemine dair değerlendirmeleri içermektedir.

Uyuşmazlığa konu 2016/58202 sayılı mark

Uyuşmazlık geçmişi

ve 10. sınıflarda yer alan mallarda kullanılmak üzere yapılan üç boyutlu bir şekilden ibaret yukarıda görseline yer verilen marka başvurusu, ayırt edici nitelikten yoksun ve tanımlayıcı olması gerekçesiyle Türk Patent ve Marka Kurumu (“TÜRKPATENT”) tarafından nihai olarak reddedilmiştir.

Mahkeme süreci

Başvuru sahibi, TÜRKPATENT’in başvuruyu reddeden kararının iptali için aşağıdaki iddialarla dava açmıştır:

  • Marka sıradan bir şekil değildir; farklı parçaların bir araya getirildiği benzersiz bir bileşik şekilden ibarettir,
  • Başvuruya konu üç boyutlu şekil markası, kenar hatları bütünsel olacak şekilde ve alttan üsten bastırılmış şişirilmiş balon şekli ile ilk defa davacı tarafından kullanıldığı için solunum cihazı piyasasında var olan ürün şekillerinden açıkça farklıdır,
  • Başvuru, kullanıldığında parmağın kaymasını engelleyen çiftli yuvarlak bombeli çizgi gibi unsurları sayesinde herhangi bir potansiyel tüketici tarafından hiçbir zorluk çekmeden algılanıp görülebilecek ya da farkına varılabilecek özgün bir şekilden oluşmaktadır,
  • Başvuru konusu marka ilgili piyasada kullanım yoluyla ayırt edicilik kazanmıştır.

Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi (“Mahkeme”), dava konusu başvurunun, kapsamında bulunan 5. sınıfta yer alan “insan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal reaktif maddeler” malları ile 10. sınıfta yer alan “Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet cihaz ve mobilyalar” malları yönünden tanımlayıcı olduğuna karar vermiştir. Dolayısıyla, Mahkeme başvuruya konu edilen üç boyutlu şeklin tekelleştirilmemesi gerektiğine hükmetmiştir. Ayrıca, Mahkeme, başvuru kapsamındaki diğer mallar açısından da markanın soyut ayırt ediciliğinin sağlanmadığını belirtmiştir. Son olarak Mahkeme, kullanım yoluyla ayırt edicilik iddiasının ispat edilemediğini belirtmiştir. Bu değerlendirme sonucunda Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.

Davacının istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, konu Bölge Adliye Mahkemesi tarafından da incelenmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi, davacının istinaf talebini aynı gerekçeyle reddetmiştir.

Son olarak uyuşmazlık, davanın temyiz talebi üzerine Yargıtay tarafından incelenmiş olup, Yargıtay, Bölge Adliye Mahkemesi kararını 1 Haziran 2020 tarihli kararı ile onamıştır.

Değerlendirme

Yargıtay’ın bakış açısının, TÜRKPATENT, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi ile aynı olduğu görülmektedir. Söz konusu marka başvurusu nihayetinde reddedilmiş olsa bile, TÜRKPATENT kayıtlarında, herhangi bir mutlak ret nedeni ile karşılaşmadan, davacı adına tescil edilmiş birkaç üç boyutlu şekil markası bulunmaktadır:

Discair kelimesinin yukarıda yer görsellerine yer verilen marka tescillerinde yer alması, bu markalar ile reddedilen başvuru arasındaki önemli bir farktır. Discair kelimesi, ayrıca, TÜRKPATENT nezdinde, 5. ve 10. sınıflardaki malları kapsayan tescilli bir markadır. Bu marka tescilleri, ayırt edici kelime unsurlarının kullanılmasının somut olaydaki gibi üç boyutlu şekil markalarının tescil edilebilirlik incelemesi için önemli ölçüde dikkate alındığını göstermektedir.


Aboneliğinizi Yönetin

Güncel hukuki görüşlerimiz ve etkinliklerimiz hakkında özelleştirilmiş bilgilendirme için abone olun.