Uyuşmazlık Yönetimi Hakkında 2019'da Sıkça sorulan Sorular

Rehberler -

1. Türk mahkemesinde dava açan veya icra takibinde bulunan yabancıların teminat gösterme yükümlülüğü var mıdır? 

Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun uyarınca, Türk mahkemeleri nezdinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek veya tüzel kişiler, yargılama ve takip giderleri ile karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin belirleyeceği teminatı gösterme yükümlülüğü altındadır.

Ancak, mahkemenin davacıyı, davaya katılanı veya icra takibi başlatanı, uyruğu olduğu ülke ile Türkiye arasında karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutması mümkündür.

Türkiye ile karşılıklılık esasına göre teminat göstermekten muaf tutulan devletlerin listesine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz : http://www.uhdigm.adalet.gov.tr/yedek/b2-sozlesmeler/sozlesmeler/03-laheysozlesmeleri/laheytaraflar.xls

2. Yabancı mahkeme kararlarının Türkiye’de tenfizi ve tanınması gerekli midir?

Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan kararların Türkiye’de icra olunabilmesi ancak yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesi halinde mümkündür. Bu sebeple, yabancı bir ülke mahkemesi tarafından verilen kararların Türkiye’de icra edilmek istenmesi halinde tenfiz kararı alınması gereklidir.

Tenfizin şartları Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun’da düzenlenmiştir. Söz konusu kanunun düzenlemesine göre yetkili mahkemece tenfiz kararı verilebilmesi için;

  • Türkiye Cumhuriyeti ile yabancı ilamın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma veya o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün ya da fiili uygulamanın bulunması;
  • Hükmün, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilamın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı halde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması;
  • Hükmün Türk kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması,
  • O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş veya bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında ya da yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması, gerekmektedir.

Tenfiz için gerekli olan ve yukarıda belirtilen koşullardan sadece Türkiye Cumhuriyeti ile yabancı ilamın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilamların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiili uygulamanın bulunmasına ilişkin koşul dışındaki tüm şartlar yabancı mahkeme kararlarının tanınması için de geçerlidir.

Türkiye ile arasında karşılıklılık bulunan ülkelerin listesine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:  http://www.uhdigm.adalet.gov.tr/ts.htm

3. Yabancı hakem kararlarının Türkiye’de tanınması ve tenfizi gerekli midir?   

Kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış veya taraflar için bağlayıcı olan yabancı hakem kararları Türkiye’de tenfiz edilebilir. Yabancı hakem kararlarının Türkiye’de icra edilmesi, ancak söz konusu hakem kararına ilişkin Türkiye’de tenfiz kararı alınması ile mümkündür.

Yabancı hakem kararlarının Türkiye’de tenfiz edilmesi şartları aşağıdaki gibidir:

  • Geçerli bir tahkim anlaşmasının bulunması;
  • Hakem kararının kesinleşmesi ve icra kabiliyeti kazanması veya taraflar için bağlayıcı olması (iptal edilmemiş olması  veya icranın geri bırakılmamış olması);
  • Uyuşmazlığın tahkime elverişli bulunması;
  • Aleyhine karar verilen tarafın hakem tayininden veya tahkim yargılamasından haberdar edilmesi;
  • Hakem kararının kamu düzenine aykırı olmaması.

Yabancı hakem kararlarının tanınması da, aynen tenfizine ilişkin hükümlere tabidir.

4. Alacak tahsiline ilişkin genel takip ve dava yolu nedir?

Türk Hukuku uyarınca para ve teminat alacakları için, alacaklının alacağının tahsili yönünde doğrudan icra müdürlüğüne başvurup alacağını ilamsız icra yolu ile takibi mümkündür. İcra ve İflas Kanunu’nun düzenlemesine göre, para ve teminat alacakları yönünden, ilamsız icra takibi yapabilmesi için alacaklının elinde bir ilam bulunmasına gerek olmadığı gibi, herhangi bir senede sahip olması da gerekmemektedir. Ancak alacaklı tarafından başlatılan ilamsız icra takibine karşı borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi halinde icra takibi durur.

İtiraz üzerine duran takibi harekete geçirmek ise alacaklıya düşer. Alacaklı, elindeki belgenin niteliğine göre yasada belirtilen süreler içerisinde ya icra mahkemesinde açacağı itirazın kaldırılması, ya da genel mahkemelerde açacağı itirazın iptali davası ile borçlunun itirazının kaldırılmasını/iptalini sağlayarak takibe devam edebilir. Söz konusu davalarda, mahkemelerce alacaklının alacağının varlığına kanaat getirilirse borçlunun itirazının kaldırılmasına/iptaline ve takibin devamına karar verilecektir. Ayrıca,  koşullarının mevcut olması halinde borçlu aleyhine alacağın % 20’ı oranında icra inkâr tazminatına hükmedilmesi de mümkündür.

5. Dava açmadan önce arabuluculuğa başvurmak zorunlu mudur?

Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun kapsamında ticari alacak davalarında arabulucuya başvurma şartı getirilmiş ve bu amaçla Türk Ticaret Kanunu ve Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun bazı hükümlerinde değişiklik yapılmıştır.

Bu doğrultuda; 01/01/2019 tarihi itibariyle Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilen davalardan konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması zorunluluğu getirilmiştir. Bu halde bahsi geçen uyuşmazlık hallerinde dava açmadan önce arabulucuya başvurulmuş olunması dava şartı olarak düzenlenmiştir. 

6. Türkiye’de yargılama harca tabi midir?

Türkiye’de yargılama hizmeti harca tabi olup, yargılama harçlarının türleri tutarları ve oranları Harçlar Kanunu ile düzenlenmiştir. Yargılama harçları genel anlamda başvurma harcı ile karar ve ilam harcı olmak üzeri ikiye ayrılmaktadır.

Başvurma harcı, dava açarken başvuru sahibinden peşin olarak alınan maktu bir harçtır. Karar ve ilam harcı ise, başvurunun niteliğine göre maktu ve nispi olarak alınan bir harçtır. Konusu parayla değerlendirilemeyen dava ve işler maktu karar ve ilam harcına, konusu parayla değerlendirilebilen veya para olan davalar ise değeri üzerinden nispi karar ve ilam harcına tabidir.

Maktu harçlar, ilişkin olduğu işlemin yapılmasından önce ve peşin olarak alınır. Nispi karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak, kalan dörtte üçü ise kararın verilmesinden sonra alınır. Davanın reddine karar verilmesi halinde ise, dava nispi karar ve ilam harcına tabi bir dava dahi olsa maktu karar ve ilam harcı ödenir. Peşin alınan nispi karar ve ilam harcından artan kısım varsa iade edilir. Mevcut yasal düzenlemeye göre nispi harç oranı değerin binde 68,31’idir. Harç ve oranlarına ilişkin daha detaylı bilgilere, http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/12/20161227-13.htm adresinden ulaşabilirsiniz.

7. İhtiyati tedbir talebinin şartları nelerdir?

Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme nedeniyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Ancak davanın esasını çözer şekilde ihtiyati tedbir kararı verilemez.

Tedbir talep eden, tedbir sebebini ve türünü tedbir dilekçesinde açıkça belirtmek zorundadır. Tedbir talebinde yaklaşık ispat yeterlidir. Talep edenin haklarının derhal korunmasında zorunluluk bulunması hallerinde, karşı tarafı dinlemeden de ihtiyati tedbir kararı verebilir. İhtiyati tedbir kararında talepte bulunanın, ne tutarda ve ne türde bir teminat göstereceği yazılır. Teminatın tutarına ilişkin yasal bir düzenleme bulunmamakla birlikte uygulamada tedbir kararı, davanın özelliğine göre genelde dava değerinin %15’i oranında nakit para veya banka teminat mektubu karşılığında verilir.

İhtiyati tedbir talebi dava açılmadan önce yapılıyorsa, uyuşmazlığın esasını çözmede yetkili ve görevli mahkemeye; dava açıldıktan sonra talep ediyorsa, davanın görülmekte olduğu mahkemeye yapılır.

8. Tahkim anlaşmalarının düzenlenmesinde zorunlu ve ihtiyari olan hususlar nelerdir?

Milletler Arası Tahkim Kanunu uyarınca tahkim anlaşması, tarafların, sözleşmeden kaynaklansın veya kaynaklanmasın aralarında mevcut bir hukukî ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tümünün veya bazılarının tahkim yoluyla çözülmesi konusunda yaptıkları anlaşmadır. Geçerlilik şartı olarak, taraflarca yapılacak tahkim anlaşması ya da şartının yazılı şekilde yapılması, açık olması ve taraf iradesini anlaşılır bir biçimde yansıtması gerekmektedir.

Öte yandan ihtiyari olmakla birlikte, hakem sayısı ve nasıl belirleneceği, tahkim dili ve yeri, uygulanacak kurallar gibi konuların da taraflarca kararlaştırılması olası bir uyuşmazlıkta faydalı olabilecektir.

9. Türk hukukunda tahkimde temsil için genel yetki yeterli midir?

Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca vekilin tahkim ve hakem sözleşmesi yapması özel olarak yetkilendirilmesi gereken işlemlerdendir. Dolayısıyla genel bir yetki verilmesi halinde açıkça yetkilendirilmediği sürece asil adına vekil tahkim anlaşması imzalamak dâhil bu konuda işlem yapamaz.

Diğer yandan tüzel kişi adına işlem yapmaya yetkili organları oluşturan kimseler aynı yetkiyi kullanırken temsilci olarak değil tüzel kişi adına asil sıfatıyla işlem yaptıklarından bu özel yetki aranmaz.

10. Milletler Arası Tahkim Kanunu uyarınca tahkim kararına karşı iptal davası açma süresi ve sebepleri nelerdir?

Milletler Arası Tahkim Kanunu uyarınca, iptal davası, otuz gün içinde açılabilir. Bu süre, hakem kararının veya düzeltme, yorum ya da tamamlama kararının taraflara bildirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. İptal davasının açılması, kendiliğinden hakem kararının icrasını durdurur.

Mahkeme, hakem kararını sadece Milletler Arası Tahkim Kanunu’nda sayılan aşağıdaki iptal sebepleri ile sınırlı olarak inceleyebilir:

  • Tahkim anlaşmasının taraflarından birinin ehliyetsiz ya da tahkim anlaşmasının, tarafların anlaşmayı tâbi kıldıkları hukuka veya böyle bir hukuk seçimi yoksa Türk hukukuna göre geçersiz olması.
  • Hakem veya hakem kurulunun seçiminde, tarafların anlaşmasında belirlenen veya bu Kanunda öngörülen usule uyulmaması
  • Kararın, tahkim süresi içinde verilmemesi
  • Hakem veya hakem kurulunun, hukuka aykırı olarak yetkili veya yetkisiz olduğuna karar vermesi
  • Hakem veya hakem kurulunun, tahkim anlaşması dışında kalan bir konuda karar vermesi veya istemin tamamı hakkında karar vermemesi ya da yetkisini aşması
  • Tahkim yargılamasının, usul açısından tarafların anlaşmalarına veya bu yönde bir anlaşma bulunmaması halinde, bu Kanun hükümlerine uygun olarak yürütülmemesi ve bu durumun kararın esasına etkili olması
  • Tarafların eşitliği ilkesinin gözetilmemesi
  • Hakem veya hakem kurulu kararına konu uyuşmazlığın Türk hukukuna göre tahkime elverişli olmaması
  • Kararın kamu düzenine aykırı olması

İptal davası yetkili asliye hukuk mahkemesinde açılır. Mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen işlerde, davalının yerleşim yeri veya olağan oturma yeri ya da işyerinin bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesi; davalının Türkiye’de yerleşim yeri, olağan oturma yeri veya işyeri yoksa İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi görevli ve yetkilidir.

11. İdari yargıda dava açma süresi nedir?

İdari Yargılama Usulü Kanunu uyarınca dava açma süresi, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde ise otuz gündür.

Bu süreler; idari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı, vergi uyuşmazlıklarında: tahakkuku tahsile bağlı olan vergilerde tahsilatın; tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin; tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin; tescile bağlı vergilerde tescilin yapıldığı ve idarenin dava açması gereken konularda ise ilgili merci veya komisyon kararının idareye geldiği tarihi izleyen günden başlar.

İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur. Altmış gün içinde bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır.


Aboneliğinizi Yönetin

Güncel hukuki görüşlerimiz ve etkinliklerimiz hakkında özelleştirilmiş bilgilendirme için abone olun.