Eser isimleri, bir eseri diğerlerinden ayırt eden işaretler olarak, eserin kendisinden bağımsız şekilde de korunma altına alınabilir. Bu koruma, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun (“FSEK”) 83. maddesi ile genel bir çerçeveye oturtulmuştur. Eser adının, başlı başına eser olmamakla birlikte, ancak eser ile bütünleşerek eseri etkili kılan bir çaba olarak ortaya çıkması ve sahibinin hususiyetini taşıması halinde, eserin bir parçası olarak eser korumasından yararlandırılacağı hususu yargı kararlarında belirtilmekle birlikte; böyle bir hal söz konusu değilse bile eser adına karşı iltibasın yaratıldığı durumlarda FSEK 83. maddesinin birinci fıkrası uyarınca haksız rekabet hükümlerine göre ayrı bir korumanın devreye gireceğinin altı çizilmektedir.

FSEK’in “Ad ve Alametler” başlıklı 83.maddesinin ilk iki fıkrası “Bir eserin ad ve alametleri ile çoğaltılmış nüshaların şekilleri, iltibasa meydan verebilecek surette diğer bir eserde veya çoğaltılmış nüshalarında kullanılamaz. 1 inci fıkra hükmü umumen kullanılan ve ayırt edici bir vasfı bulunmıyan ad, alamet ve dış şekiller hakkında uygulanmaz.”  düzenlemesini haizdir.

Bu kapsamda ilgili haksız rekabet korumasının ancak harcıalem olmayan ve ayırt edici nitelik taşıyan eser adları bakımından söz konusu olabileceği, bir diğer ibareyle herkesin kullanımına açık türden, alelade, ayırt edici karakteri düşük ibareler/işaretler bakımından haksız rekabet korumasının da söz konusu olamayacağı anlaşılmaktadır.

Nitekim mahkeme kararları da bu hususu detaylı tartışma konusu yaparak her seferinde eser adının ayırt edici niteliğini, somut olayın özellikleri ile birlikte ele alarak değerlendirmeye gitmektedir.

Örneğin Yargıtay 11.Hukuk Dairesi E. 2023/3879 K. 2024/6251 sayılı ve 11.09.2024 tarihli güncel bir kararına konu, söz yazarı ve besteci olan davacının, “Aşk Sana Benzer” isimli eserinin 2008 yılında yayınlanan albümü ile kullanımına başladığını ve kendisi ile özdeşleştirdiğini; davalının aynı ibare ile haksız surette tescil elde etmiş olduğunu ve davalının aynı ismi, 2015 yılı gösterim tarihli bir sinema filminde kullanmasının haksız rekabet ve telif hakkına tecavüz teşkil ettiğini ileri sürdüğü davada, mahkeme FSEK 83. maddesinin 2.fıkrası kapsamında “Aşk Sana Benzer” ifadesinin herkesin kullandığı, ayırt edici vasfı bulunmayan adlardan olduğu dikkate alındığında haksız rekabete yol açmadığını ve davanın reddi gerektiğini değerlendirmiş ve ilgili karar Yargıtay tarafından onamıştır.

Aynı yönde, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi E. 2017/2449 K. 2019/2091 sayılı ve 11.10.2019 tarihli kararı kapsamında, davacının tescilli markaları ve yapımcısı olduğu dizi üzerindeki haklarına dayanarak davalının kitap ismi olarak gerçekleştirdiği kullanımlarına karşı marka ve eser sahipliğinden kaynaklı haklarının ihlali ve haksız rekabet gerekçesiyle ikame ettiği davada, “Diriliş” adının mahkemece edinilen raporlar incelendiğinde yerli ve yabancı birçok yazara ait kitabın adı olarak kullanıldığı, günümüze kadar birçok esere ad olduğu, FSEK 83. madde anlamında özgün ve ayırt edici olmadığı belirtilerek, haksız rekabet çerçevesinde eser adı olarak korunabilecek bir ad olmadığı kanaatine varılmıştır.[1]

Öte yandan Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2022/4102 K. 2024/204 sayılı ve 11.01.2024 tarihli kararına konu uyuşmazlıkta, davacının 1983 tarihli kitabında, “Kuzeyin Oğlu” adlı şiirinin yayınlanmış olduğunu ve davalının ilgili ibareyi kendisinden sonra ve açıkça kendi şiirinden de yola çıkarak sahnelerde, programlarında bir mahlas olarak kullanmaya başladığını belirterek yöneltmiş olduğu davada,  her ne kadar ilk aşamada ibare anonim olarak değerlendirilmişse de, istinaf aşamasında sunulu delillere göre anonim olmadığının anlaşıldığı, davacının şiirinde ilk defa geçtiğinin kabulünün gerektiği, ayırt ediciliği bulunan orijinal bir isim olmak suretiyle davacının bu ibare bakımından eser sahipliğinden doğan haklarının mevcut olduğu ancak davalının kullanımlarına ve tesciline 6 yıl gibi bir süre sessiz kalmak suretiyle davacının hak kaybına uğradığı değerlendirilmiş ve bu husus Yargıtay tarafından onanmıştır.  Diğer kararların aksine burada ilgili ibarenin ayırt edici nitelik taşıdığı sonucuna ulaşılmışsa da, korumanın FSEK 83/2 düzenlemesi kapsamında “eser ismi” olarak değil doğrudan doğruya ilgili ibarenin eser olarak korunabilecek nitelikte görülmesinden kaynaklandığının altını çizmek gerekir.

Bu kapsamda bir eser ismi, kendi içerisinde eser koruması kapsamında korunabileceği haller saklı kalmak üzere; FSEK 83/2 uyarınca ancak haksız rekabet hükümleri uyarınca korunabilecek olup yargı kararları ve ilgili yasal düzenlemeler de göz önüne alındığında, bu korumadan yararlanabilmek için ilgili ibarenin/işaretin olağan seviyeyi aşan yüksek bir ayırt ediciliğe sahip olmasının arandığını belirmek yanlış olmayacaktır.

[1] Bu kısma kadar aktarılan kararlardaki değerlendirmelerle benzer surette, İstanbul 1. Fikrî Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi, E. 2017/351, K. 2018/320 sayılı ve 11.9.2018 tarihli kararında davacının tescilli marka hakkı sahibi de olduğu belgesel isminin davalıya ait tiyatro oyununun adı olarak kullanılmasından kaynaklı uyuşmazlıkta, ilgili ibarenin ünlü mutasavvıf, şair ve düşünür Yunus Emre'nin hususiyetini taşıyan bilinen ve yaygın olarak kullanılan toplumsal kültüre yön vermiş bir ibare olduğu, bu kapsamda marka olarak ayırt ediciliğinin zayıf olduğu, koruma alanının daha dar yorumlanması gerektiği değerlendirmiştir.

bu içeriği 04 Mart 2025 tarihinde yayınlamıştır.

Aboneliğinizi Yönetin

Güncel hukuki görüşlerimiz ve etkinliklerimiz hakkında özelleştirilmiş bilgilendirme için abone olun.