Bir yıldan az bir süre içerisinde, markalara karşı sunulan iptal taleplerinin Türk Patent ve Marka Kurumu (“TÜRKPATENT” veya “Kurum”) tarafından incelenmesi yolundaki kanun hükmü yürürlüğe girecektir.
Sınai haklar yıllarca 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (“KHK”) ile düzenlenmiş olup, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (“SMK”) Türkiye'de 10 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Markanın sona ermesi hallerinden olan markanın iptali prosedürü ise, mülga KHK döneminde 14. madde ile düzenlenmekte iken Anayasa Mahkemesi’nin kararı[1] ile iptal edilmiş olup, SMK’nın yürürlüğe girdiği 10 Ocak 2017 tarihine kadar 4 günlük bir hukuki boşluk oluşmuştur. SMK’nın yürürlüğe girmesi ile markanın iptali prosedürü 26. maddesi ile düzenlenmiş olup, söz konusu madde, markanın aşağıdaki hallerde iptal edilebileceğini öngörmektedir:
- Markanın ciddi biçimde kullanılmaması (SMK madde 9/1 uyarınca).
- Markanın yaygın ad haline gelmesi veya yanıltıcı bir gösterge olması.
- Markanın garanti markası veya ortak marka teknik şartnamesine aykırı olarak kullanılması (SMK madde 32 uyarınca).
(Mülga) KHK ve yerleşik uygulamanın aksine, SMK'nın 26. maddesi markanın iptalinin TÜRKPATENT’ten talep edilebileceğini belirlemektedir.
Ancak kanun koyucu, (SMK madde 192/1(a) ile) ilgili maddenin yürürlüğe girmesini yedi yıl, yani 10 Ocak 2024 tarihine kadar ertelemiş ve SMK geçici madde 4 ile 10 Ocak 2024 tarihine kadar işbu yetkinin doğrudan Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerince kullanılacağını belirlemiştir. İşbu düzenlemenin AB nezdindeki uygulama ve mehaz mevzuat olan 2015/2436 sayılı AB Direktif ile paralel olduğu görülmektedir.
Maddenin yürürlüğe girmesine bir yıldan az bir süre kalmakla TÜRKPATENT işbu yetkiyi kullanmak adına ciddi hazırlıklara başlamış bulunmaktadır. Markanın iptali taleplerinin Fikri Sınai Haklar Ofislerince kullanılması ve bu yetkinin yürürlüğe sokulması için 7 yıllık bir hazırlık süresi tanınması AB mevzuatı ve uygulamasında da yer aldığından TÜRKPATENT’in bu hazırlık sürecinde faydalanabileceği birçok örnek bulunmaktadır.
Kurum nezdindeki itiraz prosedürünün yaklaşık dört ila sekiz ay arasında sonuçlandığı ve iptal taleplerinin de benzer bir süre içinde sonuçlandırılmasının mümkün olduğu göz önüne alındığında, ki bu da mahkemelere kıyasla zaman ve maliyet tasarrufu sağlamaktadır, maddenin yürürlüğe girmesinin uzun zamandır beklendiğini söylemek mümkün. Gerçekten de davaların kesinleşmesinin iki ila dört yıl aldığı göz önüne alındığında, dava açmak yerine markanın iptalini idari bir süreç ile Kurum nezdinde yürütülmesi daha hızlı ve pratik olabilecektir.
Maddenin yürürlük tarihinin yaklaşması ile birlikte konuyla ilgili bazı tartışmalar da ortaya çıkmıştır. 26. maddenin lafzından, 10 Ocak 2024 tarihi itibariyle iptal taleplerinin sadece Kurum nezdinde yapılabileceği, doğrudan mahkemeler nezdinde yapılamayacağı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla öncelikle cevaplanması gereken soru bu yetkinin gerçekten sadece Kurum tarafından mı kullanılacağıdır. Bunun yanında markanın iptali taleplerinin Kurum tarafından görülecek olması ile birlikte başkaca sorular doğmaktadır:
- Kurum nezdindeki iptal işlemlerinin zaman açısından tasarruf sağlaması beklenmekle birlikte, Kurum kararlarına karşı Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri nezdinde iptal davası açılabildiğinden, uyuşmazlığın her halükarda mahkeme nezdine taşınması mümkün olup, iptal talebi hakkındaki kararın kesinleşmesi daha çok zaman alabilecektir.
- Bir diğer konu da kullanım ispatı delillerinin değerlendirilmesi hususudur. Faturaların, kullanım ispatı bakımından en çok önem atfedilen delil olduğu bilinmektedir. Ancak mevcut uygulamada çok sayıda fatura/satış rakamı delil olarak ibraz edilmekte olup, bunların doğruluğunun teyidi için ticari defterler incelenmektedir. Ticari defterlerin aslı ise mahkeme dosyasına sunulamayacağından, mahkemece görevlendirilen bilirkişiler tarafından davalının işyeri ziyaret edilerek incelenmektedir. Kurumun ihtiyaç halinde marka sahibinin mülkünde keşif yapıp yapamayacağı henüz açıklığa kavuşturulmamıştır. Nitekim marka sahiplerinden ticari defterlerini Kuruma ibraz etmeleri beklenemez.
- Bunu takiben, Kurumun uzmanlarının mali verileri inceleme yetkisinin olup olmadığı da ayrı bir sorudur. Nitekim mahkemeler, taraflar ve ibraz edilen delillere ilişkin olarak ilgili sektörlerden bilirkişiler tayin etmektedir. Söz konusu mal/hizmete bağlı olarak teknik/özel gereklilikler doğabilir ve uzmanların gerekli değerlendirmeleri yapabilmesi gerekecektir.
Bu konuları ele almak için yeterli zamanı bulan Kurum, şimdiden 2024 yılı başı için hazırlıklarına başlamış bulunmaktadır. 10 Ocak 2024 tarihine kadar sorunların çözüleceğini varsayarsak, iptal taleplerinin Kurum tarafından incelenmesinin mahkemeler nezdindeki uzun ve maliyetli davalara kıyasla pratik olacağı ve bu uygulamanın zaman ve maliyet tasarrufu sağlayacağı kanaatindeyiz.