Marka Tecavüzü Durumunda, Hukuk ve Ceza Yollarından Faydalanmak

Makaleler -

Türkiye’nin yeni Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (“SMK”) Ocak 2017’de, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’yi (“KHK”) geçersiz kılarak yürürlüğe girmesinden bu yana beş sene geçti. Söz konusu mevzuat ile birlikte marka kanununda birtakım değişiklikler yapıldı. Bu kanun marka hukukuna, bir kısmı uzun süredir beklenen bir kısmı ise SMK taslağının hazırlanması sürecinde doğrudan yer alan sınai mülkiyet hukukçuları için bile sürpriz olan bazı değişiklikler getirdi. SMK’nin Kurum ve mahkemeler nezdindeki uygulamasının büyük ölçüde oturduğunu, ancak yapılan oldukça olumlu bir değişikliğin ceza mahkemelerini ve savcılar tarafından uygulaması için bunun henüz geçerli olmadığını söylemek yerinde olacaktır. 

SMK’da m. 30, “Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan, satışa arz eden veya satan, ithal ya da ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.” hükmünü amirdir.

Bu hüküm marka sahiplerine açıkça, iltibas derecesinde benzer kullanımlar ile yaratılan tecavüz durumunda cezaî yollara başvurma imkânı tanımaktadır. KHK’nın yürürlükte olduğu dönemde bu söz konusu değildi, yalnızca birebir taklitler (markanın aynı mallar ve hizmetler üzerinde bire bir kullanımı) söz konusu olduğunda ceza şikayeti yapılabiliyor, iltibas sureti ile gerçekleştirilen marka ihlalleri ise hukuk mahkemelerinin yetki alanına giriyordu.

Marka tecavüzüne cezai yaklaşım getiren bu zihniyet değişikliği, marka sahipleri için yeni ve çok daha geniş bir hareket alanı yarattı. Hukuk davalarının – ceza mahkemelerinin tek sefere mahsus uygulanabilen arama/elkoyma kararlarının aksine, tüm hukuki süreç boyunca geçerliliğini koruyan ve icra edilebilen ihtiyati tedbir kararı seçeneği gibi - ciddi avantajları olmasına rağmen, ceza süreçleri çok daha hızlı ve uygun maliyetlidir. Marka sahibinin yeterli delil toplayabilmiş olması kaydı ile[1], ceza mahkemeleri şikâyetleri inceleyerek, çoğunlukla aynı iş gün içerisinde arama ve el koyma kararı verebilmektedir, bu da bir veya iki gün içinde ihlal yaratan mallara el koyulabilmesi - veya ihlal teşkil eden kullanımın sonlandırılabilmesi – demektir.

Marka tecavüzü durumunda cezai süreçlere de başvurulabilmesi, marka sahiplerinin bilhassa aciliyeti olan ve mahkemeden derhal el koyma kararı alınması gereken durumlarda, marka koruma konusunda daha geniş seçeneklere sahip olmalarını sağlamıştır. Tecavüzün değiştirilebildiği veya mütecaviz malların hızlı hareket ettiği durumlarda, marka sahibi tarafından hızlı aksiyon alınması büyük önem taşımaktadır.

Yakın tarihli bir davamızda kanundaki bu değişiklikten faydalandık ve aşağıda görsellerine yer verilen “ROWDY BULL” ibareli enerji içeceklerine Türkiye’nin güneyinde bulunan bir Gümrük Müdürlüğü’nde yurtdışına gönderilirken el koymayı başardık. Bu ürünler birebir “taklit” Red Bull enerji içecekleri değildi, ama Red Bull GmbH’nin tescilli ve tanınmış markalarına ciddi tecavüz ve yaratmaktaydı.

Hatay ilindeki savcılık ile ceza mahkemesini, ilgili mallara Gümrük Müdürlüğü’nde el koyulması konusunda ikna etmeyi ve karar almayı başardıktan sonra, İzmir’de ilgili tüm taraflar (yalnızca bu malların ihracatçısı değil aynı zamanda İzmir’deki üretici firma) aleyhine bu kez bir hukuk davası açtık ve yalnızca gümrükte ele geçirilen ürünlerle sınırlı olmayan, tespit edilecek tüm ROWDY BULL markalı ürünü kapsayacak şekilde bir ihtiyatî tedbir kararı aldık. Bu şekilde mütecaviz ürün aleyhine mümkün olan tüm önlemleri almış ve marka sahibinin haklarını mümkün olan en hızlı ve geniş şekilde korumuş olduk.

Ceza takibatı, mütecaviz mallara en kısa zamanda el koyulmasına sağlayan yöntem olmakla kalmayıp, açılacak ceza davasının sonucunda ilgililer hapis cezası da aldığı için aynı zamanda çok etkili bir yaptırım teşkil etmektedir. Bununla birlikte, her tecavüz halinde ceza yoluna başvurmak mümkün olmayabilir; zira, Türkiye’de ceza makamlarının marka suçlarına yaklaşımları bilhassa yaratılan ihlalin seviyesine bağlı olarak büyük ölçüde değişiklik göstermektedir. Diğer taraftan, hukuk davaları ve özellikle de ihtiyatî tedbir kararları neredeyse her tecavüz durumunda oldukça etkili ve geçerli tedbirler olmayı sürdürmektedir. Türkiye’de SMK’nin marka sahiplerine haklarını güvenceye alma ve markalarını mümkün olan en kapsamlı biçimde koruma imkânı tanıdığını ve her bir ihlalin uzmanlar tarafından ele alınması suretiyle, uygulanabilecek en iyi ve etkili yaklaşımın münferit olarak tespit edilmesi gerektiğini belirtmek gerekir.

[1] Ceza Davalarında Kanıt Toplamanın Önemi


Aboneliğinizi Yönetin

Güncel hukuki görüşlerimiz ve etkinliklerimiz hakkında özelleştirilmiş bilgilendirme için abone olun.