Danıştay’ın Müdahilin Kanun Yoluna Başvuru Hakkına İlişkin İçtihadı Birleştirme Kararı

Yakın zamana kadar müdahilin yanında katıldığı tarafın kanun yollarına başvurmaması halinde tek başına kanun yoluna başvurup başvuramayacağı hakkında Danıştay dairelerinin kararları arasında bir yeknesaklık bulunmamaktaydı. Gerçekten de Danıştay’ın bazı daireleri, yanında katıldığı tarafın tercihinden bağımsız olarak müdahilin kanun yoluna başvuru hakkı bulunduğunu kabul etmekteyken, diğer daireler müdahilin kanun yoluna başvuru hakkını yanında katıldığı tarafın kanun yolu başvurusu ile sınırlandırmaktaydı.

Danıştay’ın söz konusu kararlar arasındaki çelişkiyi gidermek üzere müdahilin tek başına kanun yoluna başvuru hakkında oluşturduğu içtihadı birleştirme kararı, 25.05.2023 tarihli ve 32201 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Bu kapsamda, Danıştay’ın 03.02.2023 tarihli ve 2021/4 E., 2023/1 K. sayılı kararında yanında katıldığı taraf kanun yoluna başvurmamış olsa dahi, müdahilin taraf işlem ve açıklamalarına aykırı olmadığı sürece tek başına kanun yoluna başvuru hakkı bulunduğu kabul edilmiştir. Ayrıca, müdahilin tek başına yapmış olduğu kanun yolu başvurusuna ilişkin dilekçenin ilgili yargı merciince yanında katıldığı tarafa da tebliğ edilmesi ve söz konusu tarafın bilgisine sunularak kanun yolu aşamasından haberdar edilmesi gerektiği belirtilmiştir.

İçtihadı birleştirme kararı, “davaya müdahale” kavramının üçüncü kişinin davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla tahkikat sona erinceye kadar davada yer almasını temin ettiğini vurgulamış olup, her ne kadar tarafın sahip olduğu tüm haklardan yararlanması mümkün değil ise de, tarafın yanında konumlanan müdahilin de adil ve hakkaniyete uygun yargılanma, mahkemeye erişim, yargısal korunma talep edebilme, hukuki dinlenilme haklarından faydalanabilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

Tüm bunlara ek olarak, içtihadı birleştirme kararında üçüncü kişilerin davaya katılması hususunun İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda (“İYUK”) ayrıca düzenlenmediği, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’ndaki (“HMK”) hükümlere atıfta bulunulduğu ve bu hükümlere göre müdahilin yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia ve savunma vasıtalarını ileri sürebileceğini ve tarafın işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usulî işlemi yapabileceği belirtilmiştir.

Ayrıca kararda, HMK’daki düzenlemelerin hukuk usulüne özgü olarak düzenlenmesi nedeniyle bu müessesenin idari yargılama hukuku bakımından incelenirken idari yargının amacı, işlevi, etkinliği, kendine özgü nitelikleri ve idari yargılama usulüne hâkim olan temel ilkeler kapsamında da değerlendirilmesi gerektiğine işaret edilmiştir. Bu kapsamda Danıştay, müdahilin taraf işlem ve açıklamalarına aykırı olmamak kaydıyla yanında katıldığı taraf hakkında verilen karara karşı tek başına kanun yollarına başvurabilmesinin adil yargılanma hakkının temini bakımından gerekli olduğu neticesine ulaşmıştır.

Son olarak, içtihadı birleştirme kararının oybirliği ile değil, oy çoğunluğu ile verilmiş olması dikkat çekicidir. Karşı oyların, müdahilin doğrudan taraf sıfatı olmadığına işaret ettiği ve müdahilin ancak kendisi hakkında tesis edilen işleme karşı açılan bir davada veya dava sonucunda hakkında menfaatini ihlal edecek veya kişisel haklarını doğrudan muhtel kılacak bir durum olması halinde kanun yoluna başvurabileceği savunulmuştur.

İçtihadı birleştirme kararları mahkemeler için bağlayıcı niteliktedir. Bu kapsamda, karşı oylara rağmen oy çokluğuyla alınan söz konusu karar doğrultusunda, müdahillerin yanında katıldığı tarafın işlem ve açıklamalarına aykırı olmamak kaydıyla idare mahkemeleri nezdinde tek başına yapacakları kanun yolu başvurularına cevaz verilmesi gerekmektedir.


Aboneliğinizi Yönetin

Güncel hukuki görüşlerimiz ve etkinliklerimiz hakkında özelleştirilmiş bilgilendirme için abone olun.