Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (“SMK”) 29. maddesinde sayılmış olup, 29/1(c) hükmü “Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle ... tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak...” fiillerini de tecavüz fiilleri arasında saymıştır. Kanun metninde “ürünler” şeklinde çoğul bir kullanım olduğu ve SMK’nın ceza hükmü 30. madde de suçu “başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan” diyerek “marka tecavüzü” hükmüne atıf yaparak tanımladığı için, marka hakkına tecavüz suçu kapsamında arama ve el koyma işleminin yapıldığı hallerde, salt el konulan ürünün tek bir tane veya ürün sayısının çok az olması halinde sanık hakkında beraat kararı verilip verilemeyeceği hususu uygulamada tartışma yaratmaktaydı.
Yargıtay’ın çok yeni bir tarihte vermiş olduğu bir karar bu tartışma konusuna açıklık getirmiştir. Yargıtay 7. Ceza Dairesi, E. 2022/8035 K. 2022/18214 sayılı kararında
“Yerel Mahkemece, sanığın işyerinde sadece bir adet taklit ürün ele geçirildiği ve bu nedenle sanığın suç kastı ile hareket ettiğine dair kesin delillerin elde edilemediği şeklindeki gerekçe ile beraat kararı verilmişse de; sanığın işlettiği iş yerinde oyuncak ve kırtasiye satışı yaptığı, soruşturulması şikâyete tabi olan marka hakkına tecavüz suçunun takibi için katılan tarafın önce sanığa ait iş yerinden taklit ürün satın aldığı, bilahare satın aldığı ürünü ve bu ürünü sanığın iş yerinden satın aldığını belgeleyen yazar kasa fişini delil olarak ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına sunduğu, bu şekilde iş yerinde arama kararı alınması için makul şüphe duyulmasına yol açan delil elde edildiği, bu delil üzerine sulh ceza mahkemesince verilen arama kararı ile sanığın iş yerinde arama yapıldığı, 14/04/2015 tarihli "arama ve el koyma" tutanağına göre bu iş yerinde ele geçirilen bir başka taklit markalı ürünün satışa arz edilmiş vaziyette bulunduğu, üstelik yasal olarak satışa arz edilmiş ürün üzerinde barkod ve hologram bulunması gerektiği halde sanığın iş yerinde ele geçirilen taklit ürün üzerinde barkod ve hologram olmadığı, bu hususun ilk bakışta anlaşıldığı, bu haliyle (...) marka hakkına tecavüz sayılan filler sayılırken "markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, ... başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ... ticari amaçla elde bulundurmak" fiilini teşkil ettiği, yaptığı iş gereği sanığın katılan firma adına tescilli markayı taşıyan ürünlerin taklit olduğunu bilebilecek durumda olduğu gibi bilmesi de gerektiği; […] Bu şekilde suça konu bir ürünü iş yerinde sattığı ve diğer ikinci ürünü satışa arz ettiği hususunda şüphe bulunmayan sanık hakkında yüklenen marka hakkına tecavüz suçunun unsurlarının oluştuğu gözetilmeden, yerinde görülmeyen gerekçe ile sanığın mahkûmiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi”ni hukuka aykırı bularak ilk derece mahkemesi kararını bozmuştur.
Üstelik, aynı karara eklenmiş olan karşı oy yazısından anlaşıldığı kadarıyla, sanığın “bir buçuk ay gibi kısa bir süre sayılacak zaman diliminde kırtasiye ve oyuncak satışı konusunda faaliyet gösterdiği” halde bu bozma kararının verilmiş olması, sanığın salt – çok kısa bir süredir dahi olsa –tacir olması sebebiyle ele geçen ürünün taklit olduğunu bildiği ve bilmesi gerektiği noktasının Yargıtay tarafından tartışmasız bir şekilde nazara alındığını ve tabii ki, marka hakkına tecavüze dair şikayetlerin sunulması öncesi sanığa ait işyerinden delil olarak taklit ürün alımı yapılması ve bu alıma dair fiş, fatura, noter tespiti vb gibi her türlü delillerin sunulmasının da ne kadar hayati olduğu ayrıca ortaya konmuştur.
Yukarıdaki karar ve açıklamalar ışığında, fiş ile gerçekleştirilen satın alımlar neticesinde şikâyet hakkının kullanılması, şikâyet uyarınca arama ve el koyma kararı verilmesi, verilen kararın uygulanması suretiyle suça konu ürün elde edilmesi halinde el konulan ürün miktarının azlığının tek başına beraat kararına gerekçe oluşturamayacağı net bir biçimde ortaya koyulmuştur. Diğer bir deyişle, makul şüphe neticesinde verilen arama el koyma kararı çerçevesinde işlem yapılan hallerde yalnızca bir ürüne el konulmuş olması dahi marka hakkına tecavüz suçunun oluşması ve sanığın bu suçtan cezalandırılması için yeterlidir.