2022 yılında Ankara Bölge Adliye Mahkemesi (“BAM”) Türk Patent ve Marka Kurumu (“TÜRKPATENT”) Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (“YİDK”) kararının iptaline ilişkin Mahkeme kararına karşı yapılan istinaf talebi üzerine önemli bir karar verdi. Söz konusu kararda TÜRKPATENT nezdindeki yayıma itiraz sürecinde itiraz gerekçelerinden birinin reddine karşı YİDK nezdinde itiraz sahibi tarafından bir başvuru yapılmamışsa (karar itiraz sahibinin lehine dahi olsa), reddedilen bu iddianın Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi (“FSHHM”) tarafından kararın iptali talebi bakımından olası bir davada dikkate alınmaması gerektiği değerlendirilmiştir.
BAM kararına konu olaydaki tartışma konusu şöyledir: TÜRKPATENT nezdindeki yayıma itiraz, Markalar Dairesi Başkanlığı (“MDB”) tarafından ileri sürülen iddialardan birine istinaden kısmen kabul edilmiş ve itiraz sahibi tarafından diğer iddiaların reddine karşı YİDK nezdinde bir başvuruda bulunulmamıştır. Ancak işbu karara karşı başvuru sahibinin YİDK nezdindeki itirazı kabul edilmiştir. İtiraz sahibi, TÜRKPATENT kararına karşı dava açarak (i) Kurum kararının iptalini, (ii) yayıma itiraz dilekçesinde öne sürülen tüm gerekçelere dayanarak (karıştırılma ihtimali ve tanınmışlık) dava konusu markanın kısmi hükümsüzlüğünü talep etmiştir.
Dava sürecinde; FSHHM her iki talep bakımından da davayı kabul etmiştir. Ancak BAM, tanınmışlık iddiasını reddeden MDB kararına karşı davacı/itiraz sahibi tarafından YİDK nezdinde itiraz edilmediğinden, FSHHM kararının hatalı olduğunu belirtmiş, Mahkemenin tanınmışlık iddiasını yalnızca hükümsüzlük talebi bakımından dikkate alması gerektiğini ifade etmiştir. BAM’ın bu değerlendirmelerle verdiği usuli kaldırma kararının üzerine dosya FSHHM’ye geri gönderilmiş ve yargılamaya BAM kararı ile uyumlu olarak devam edilmiştir.
Mahkemelerin yorumu, itiraz sahibinin iddialarından biri kabul edilmediği takdirde, karar itiraz sahibinin lehine olsa (ilgili mallar/hizmetler çıkarılsa) bile, bu iddianın (muhtemel/olası) dava sürecinde dikkate alınmasını garanti etmek adına bu karara yine de itiraz etmek zorunda olup olmayacağı sorusunu gündeme getirmektedir. Bir diğer deyişle bu değerlendirme, ileri sürülen iddialardan sadece birinin kabul edilmemesi halinde yine de itiraz sahibi tarafından karara itiraz edilip edilmemesi gerektiği sorusunun önem arz ettiğini ortaya koymaktadır.
Mahkemelerin bu yorumu ile TÜRKPATENT uygulamalarının uyumlu olmadığı da dikkat çeken bir diğer husustur. TÜRKPATENT, iddialardan birine dayanarak itirazın kabul edilmesi halinde reddedilen diğer iddialar bakımından YİDK nezdinde yapılan karara itirazları menfaat yokluğu sebebiyle reddetmektedir. Zira Kurumun bakış açısına göre zaten başvuru reddedildiğine göre, diğer iddiaların incelenmesinin bir önemi kalmamıştır. Ayrıca, bir başvuruya birden çok itiraz edildiği ve başvurunun bunlardan biri uyarınca reddedildiği durumlarda da, diğer itiraz sahipleri itirazlarının reddi aleyhine YİDK’ya başvursa dahi, TÜRKPATENT itiraza konu başvurunun (üçüncü bir tarafın itirazı üzerine dahi olsa) en nihayetinde reddedilmesi sebebiyle, benzer şekilde menfaat bulunmadığı gerekçesiyle, itirazı reddedilen tarafların taleplerini esastan incelemeden usulen reddetmektedir. Bu çerçevede, mahkeme ayağında bir iddianın reddinin YİDK aşamasına götürülmemesi sebebiyle dikkate alınmayacağı görüşü hakim olacaksa, TÜRKPATENT’in de bu tutumunu değiştirmesi beklenecektir.
BAM’ın tartışılan bu yaklaşımı yerleşik hale gelirse, bu durumun marka hakkının öne sürülebilirliği ve idari kararlar ile Mahkeme kararları arasındaki tutarlılığı bakımından olumsuz etki doğuracak itiraz ve dava süreçlerine yol açacağı öngörülebilir. Bu yaklaşım aynı zamanda her aşamada iş yükünü büyük oranda artıracaktır.
Böylesi olumsuz etkilere rağmen, her olayın kendine özgü koşulları değerlendirilerek –itiraz kabul edilmiş dahi olsa– (önemli) bir iddianın reddi halinde karara itirazın/dava süreçlerinin başlatılmasının gerekli olup olmadığı yönünde güçlü bir strateji belirlenmelidir.