Türk Patent ve Marka Kurumu Nezdinde Marka İptal Prosedürü

6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (“SMK”) 10 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe girmesine kadar marka haklarına ilişkin olarak prosedürler mülga 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (“KHK”) ile yürütülmekteydi. Marka hakkının son bulması hallerinden olan “iptal” müessesi ise her iki mevzuatta da yerini bulmakla beraber, KHK’da yer alan markanın iptali şartlarını düzenleyen 14. Maddenin, Anayasa Mahkemesi’nin 14/12/2016 tarih, E. 2016/148 ve K. 2016/189 sayılı kararı ile iptal edilmesi ile, SMK’nın yürürlüğe girmesine kadar bu hususta birkaç günlük bir kanun boşluğu oluşmuştu. SMK madde 26 markanın iptal hallerini ve iptal talebini düzenlemekte olup, buna göre,

  • Markanın tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde haklı bir sebep olmadan tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından marka sahibi tarafından Türkiye’de ciddi biçimde kullanılmaması veya kullanımına 5 yıl kesintisiz ara verilmesi,
  • Marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad hâline gelmesi,
  • Marka sahibi tarafından veya marka sahibinin izniyle gerçekleştirilen kullanım sonucunda markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetlerin özellikle niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı konusunda halkı yanıltması,
  • Garanti markası veya ortak markanın teknik şartnamesine aykırı kullanımının olması,

hallerinde markanın iptaline karar verilebilmektedir. Madde hükmüne göre sayılan iptal hallerinin varlığı halinde markanın iptalini ilgili kişiler Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan (“TÜRKPATENT”/“Kurum”) isteyebilmektedir. Ancak TÜRKPATENT’e verilen işbu yetki SMK madde 192/1(a) ile Kanun’un yayımı tarihinden itibaren 7 yıl ertelenmiş ve bu sürede iptal yetkisi geçici madde 4 ile – KHK’nın yürürlükte olduğu dönemdeki gibi – mahkemelere bırakılmıştır. Bu düzenleme SMK’nın mehaz mevzuatı olarak nitelendirilebilecek Avrupa Birliği (“AB”) mevzuatında (2015/2436 sayılı AB Direktifi) yer alan düzenleme ile paralel niteliktedir.

  1. maddenin yürürlük tarihine 1 yıldan daha az bir zaman kalmış olması nedeniyle TÜRKPATENT kendisine verilen bu yetkiyi icra edebilmek için çalışmalarını hızlandırmıştır. AB mevzuatı ve uygulamaları ile benzer sürdürülen bu süreçte, TÜRKPATENT gibi pek çok ülkede de benzer şekilde idari kurum nezdinde iptal talepleri ve inceleme süreçleri var olacaktır. Örneğin İtalya’da oldukça yakın bir tarih olan 29 Aralık 2022‘de, İtalya Patent ve Marka Ofisi, 7 yıllık hazırlık ve askı süresinin ardından, markaların iptali hususunda yetkili hale gelmiştir.

AB mevzuatında, markaların iptali yetkisi yalnızca fikri mülkiyet ofislerine değil mahkemelere de verilmiş olup bu hususta müşterek bir yetki düzenlenmiştir. Buna mukabil SMK madde 26’nın lafzına bakıldığında markaların iptali konusunda yetkinin yalnızca Kurum’a bırakıldığı görülmektedir. Bu durum markanın iptalinin direkt olarak mahkemeler nezdinde talep edilip edilemeyeceği sorusunu akıllara getirmektedir.

Bu soruyu müteakip Kurum nezdinde görülecek markanın iptali prosedüründe delillerin incelenmesi noktasında mahkemelerde olduğu gibi yerinde inceleme, keşif gibi imkanların mümkün olup olamayacağı, ilgili sektörden bilirkişilerin atanıp atanamayacağı gibi sorular doğmaktadır. Bilindiği üzere mahkemeler nezdinde iptal taleplerinin incelenmesinde en çok değer verilen delil olarak faturalar ve satış rakamları ve bunların doğruluğunu teyit etmek amacıyla ticari defterler incelenmektedir. Ancak gerek işbu delillerin yüklü olması gerek ticari defterlerin asıllarının mahkeme dosyasına sunulmasının mümkün olamaması gibi sebeplerle, mahkemeler sıklıkla keşif ve yerinde inceleme usullerine başvurmakta ve bu usulü tatbik etmek için hem ilgili sektörden hem de ilgili mali verileri inceleyebilmesi için mali bilirkişiler atamaktadır. Kurum nezdinde yapılan incelemelerde bu imkanların nasıl sağlanacağı konusu ise henüz belirsizdir.

Bununla bağlantılı olarak, marka sahibi tarafından sunulan kullanım delillerin incelenmesi, bilirkişi atanmaksızın, Kurum uzmanlarınca yapılacaksa, uzmanların finansal veriler başta olmak üzere ilgili sektöre ilişkin delilleri incelemek noktasındaki yetkinliklerinin de ortaya konması gerekmektedir.

Son olarak açıklığa kavuşması gereken konu, geçmişte bir mülkiyet hakkı olan marka hakkının iptalinin KHK ile düzenlenemeyeceği kanaati ile KHK madde 14 iptal edilmişken, marka hakkının bu sefer de Kurum tarafından bir idari işlemle iptal edilmesinin mülkiyet hakkının zedelenmesi olarak görülüp görülmeyeceğidir.

Elbette yürürlüğe girecek bu yeni prosedür konusunda sorular bunlarla sınırlı değildir; ancak 10 Ocak 2024 tarihine 1 yıla yakın bir zaman olması ve Kurum’un da tüm bu soruların bilincinde olması ile açıklığa kavuşturulacakları kanaatindeyiz. Tüm bu sorular bir yana Kurum tarafından yürütülecek olan markaların iptali prosedürünün özellikle zaman ve masraf tasarrufu bakımından büyük önem arz edeceği kanaatindeyiz. Mahkemeler nezdinde açılan bir davanın kesinleşmesinin, en az 2-4 yılı bulduğu göz önünde bulundurulduğunda Kurum nezdindeki iptal talebinin çok daha kısa sürede sonuçlanacağı ve ciddi bir oranda daha az masraf doğuracağı öngörülmektedir. Gerçekten de bir davada dilekçe teatisi, duruşma sayısı ve yatırılan harç ve masrafların yüksekliği ve aynı zamanda mahkemelerin iş yükü göz önünde bulundurulduğunda, talebin Kurum nezdinde nihayete erdirilmesi taraflara zaman ve masraftan kazanç sağlayacaktır.

Diğer yandan, Kurum nihai kararlarının iptali Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri (“Ankara FSHHM”) nezdinde talep edilebildiğinden, markanın iptali taleplerine ilişkin olarak verilen nihai Kurum kararlarının da her halükarda mahkemeler nezdine taşınması ve böylelikle kesinleşme süresinin uzaması mümkündür. Bu kapsamda, Kurum kararlarına karşı yerindelik denetimi yalnızca Ankara FSHHM tarafından yapılabildiğinden hem Ankara FSHHM’nin iş yükünün artacağını hem de özellikle markaların iptali alanında uzmanlaşacağı ve yoğun bir emsal çıkartacağını söylemek mümkündür. Böylelikle emsaller arasında bir tutarlılık oluşacak ve Kurum’a da markanın iptali taleplerinin incelenmesinde ışık tutacaktır.

Tüm bunlar beraber değerlendirildiğinde, stratejik değerlendirmeler yapılarak, bu yıl içerisinde mahkemeler nezdinde açılması planlanan markanın iptali taleplerinin 10 Ocak 2024 beklenerek Kurum nezdinde talep edilmesi önerilebilir.


Aboneliğinizi Yönetin

Güncel hukuki görüşlerimiz ve etkinliklerimiz hakkında özelleştirilmiş bilgilendirme için abone olun.