Yapay zeka, “dijital bilgisayar veya bilgisayar kontrollü bir robotun akıllı varlıklarla yaygın olarak ilişkili görevleri yerine getirme yeteneği” olarak tanımlanmaktadır. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte, yapay zeka sistemleri günümüzde müzik ve sanat eserleri üretmenin yanı sıra şiir, roman, kısa hikayeler ve hukuk üzerine makaleler yazabilir hale gelmiştir. Yapay zekanın yaratıcılık ve zeka ürünü olarak kabul edilen bu eserleri üretmeye başlaması ile bu eserlerin aslında kimin tarafından oluşturulduğu, ilgili eserler üzerinde kimin hak iddia edebileceği ve bu telif hakkının nasıl ileri sürüleceği konuları tartışılmaya başlanmıştır.
Günümüzde, akademisyenler bu tartışmanın ilk adımı olarak yapay zeka tarafından üretilen eserlerin telif hakkına konu olup olamayacağını sorgulamaktadır. Aynı konuya ilişkin benzer bir tartışma ise yapay zeka ve telif hakkında kullanılan terminoloji ile ilgilidir. Örneğin bazı İngiliz akademisyenler “yapay zeka tarafından üretilen eser” terimi yerine “yapay zeka yardımıyla üretilen eser” teriminin kullanımını desteklemektedirler. Bu şekilde yapay zeka sistemleri ile üretilen eserlere ilişkin telif hakkı tartışması daraltılmaya çalışılmakta, yapay zekanın kendi başına eser yaratamayacağı ve sadece eserin oluşturulması aşamasında yardımcı bir unsur olarak kullanıldığı ileri sürülmektedir.
Doktrin bu tartışmayı bir adım daha ileri götürerek, yapay zekanın telif hakkına konu bir eser üretebileceğinin kabul edildiği bir senaryoda, mevcut telif hakkı kuralları çerçevesinde karşılaşılabilecek problemleri incelemektedir. Örneğin sorumluluk konusu sıkça tartışılan konulardan biri haline gelmiştir; zira yapay zeka tarafından üretilen bir eserin başka bir kişinin telif hakkını ihlal etmesi durumunda ihlale uğrayan taraf kimi dava etmelidir? Yapay zekanın kendisini dava ettiği takdirde yapay zeka bu tazminatı nasıl karşılayacaktır? Gerçekten de telif hakkı ihlal edilen kişinin yapay zeka aleyhine dava ikame etmesi durumunda, yapay zekanın bir mal varlığı bulunmadığından zararın tazmininde sorun yaşanacaktır. Mevcut hukuk kurallarının caydırıcılığının yapay zeka bakımından nasıl ortaya çıkacağı ise tartışılan konulardan bir diğeridir. Ayrıca yapay zekanın telif hakkı sahibi olabileceğinin kabul edildiği bir senaryoda, bu hakkını nasıl ve hangi yollarla ileri sürebileceği, yapay zekaya bir temsilci atamak gerekip gerekmeyeceği atanacaksa temsilcinin kim olacağı ve nasıl atanacağı hususları da henüz çözülebilmiş değildir.
Henüz mahkemeler yapay zeka ve telif hakkı tartışmasını aydınlatmaya yetecek nitelikte kararlarlar vermemiş olsalar da, dünya genelinde bu zamana kadar yaşanan bazı önemli gelişmelerden bahsetmekte fayda vardır. Amerika Birleşik Devletleri ve Avustralya yargı kararlarında sadece insanların telif hakkına konu olabilecek eserleri üretebileceği ve yapay zekanın eserin üreticisi olarak kabul edilmeyeceği belirtilmişken, Çin’de bir mahkeme yapay zeka tarafından üretilen eser üzerinde telif hakkı sahibinin yapay zekanın yaratıcısı ya da kullanıcısının olamayacağını belirttikten sonra söz konusu eserin telif hakkı korumasından yararlanıp yararlanamayacağı hususunu inceleme konusu yapmış ve sonucunda söz konusu eserin telif hakkına konu olamayacak bir eser olduğu kanısına ulaşmıştır. Mahkeme her ne kadar söz konusu eser telif hakkı korumasından faydalanamayacak olsa da hem eserin oluşturuluş şekli hem de yapay zeka yaratıcısının ve kullanıcısının süreçteki katkıları dikkate alındığında mutlaka bir tür korumadan faydalanması gerekeceğini belirtmiş ancak bunun nasıl bir koruma olması gerektiğini açıklığa kavuşturamamıştır. Benzer bir dava şu an Kanada’da da görülmekte ve mahkemenin nasıl bir yorum getireceği merakla beklenmektedir. Ancak yapay zeka ve telif hakkı hakkındaki mevcut hukuk düzenlemelerinin yetersizliği ve mahkemelerin önlerine gelen davalarda mevcut hukuk kuralları ile bağlı oldukları gerçeği bu konuda yaşanan boşluğu giderebilecek nitelikte kararlar oluşturulmasının önünde engel olarak görünmektedir.
Mahkemelerde durum bu yönde seyrederken, teknolojik gelişmelere cevap verebilmek ve yaşanan bu boşluğu doldurabilmek amacıyla bazı akademisyenler mevcut telif hakkı kuralları değiştirilene kadar ücret karşılığı eser yapımı/eser sözleşmesi kurallarının uygulanması gerektiği gibi çözüm önerileri getirmektedirler.
Türkiye’de ise henüz yapay zeka ve telif hakkına ilişkin bu tartışmalı konuları ele alan bir mahkeme kararı bulunmamaktadır. Fakat bu konu dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de hukukçular tarafından sıkça tartışılan bir konu haline gelmiş ve eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanabilirliğine ilişkin fikirler ortaya atılmıştır. Her ne kadar yapay zeka ve telif hakkının kesiştiği noktalara tam olarak açıklık getirecek belirlemelere henüz rastlanamamış olsa da yapay zeka konusunda yaşanan gelişmelerin hızı ve önemi düşünüldüğünde bu konunun önümüzdeki yıllarda da en çok tartışılan konulardan biri olmaya devam edeceği düşünülmektedir.