Dijital Dünyada Fikri Mülkiyet Hakkı İhlallerinden Kim Sorumlu?

İnternet kullanımı gelişip yaygınlaştıkça sosyal medyanın, video/film izleme ve paylaşım platformlarının, e-ticaret sitelerinin kullanımı da artmış, COVID-19 salgını ise özellikle ticaretin fiziksel ortamdan sanal ortama geçişini çok hızlandırmıştır. Dijital ortamdaki kullanımların bu kadar hızlı artışı, bu ortamdaki fikri mülkiyet hakkı ihlallerinin de artmasını beraberinde getirmiştir.  

Dijital ortamda gerçekleşen marka, telif, tasarım gibi fikri mülkiyet hakkı ihlalleri durumunda bu ihlallerden ilgili içeriği sağlayanın yanında, içeriğin sağlanmasına aracılık eden platformun da sorumlu olup olmadığı tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de incelenmekte ve tartışılmaktadır.

Uygulamada, dijital platformlarda hak ihlali durumunda doğrudan içeriği sağlayana erişimin daha güç olması sebebiyle, içeriğin sağlanmasına aracılık eden platformun muhatap alınması, ihlalin en hızlı şekilde giderilmesini sağlayan daha pratik bir çözüm olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak mevcut yasal düzenlemeler bakımından, bu platformlar fikri mülkiyet hakkı ihlallerinden çoğunlukla doğrudan sorumlu değildir ve sorumlulukları ancak bu ihlalin kendilerine bildirilmesi ile başlamaktadır.

Fikri ve sınai mülkiyet haklarına ilişkin esas aldığımız temel kanunlar 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (kısaca “SMK”) ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’dur (kısaca “FSEK”). İnternet ortamında fikri ve sınai mülkiyet haklarının ihlali durumunda sosyal medya platformları ya da e-ticaret sitelerinin rol ve sorumluluğunu direkt olarak düzenleyen özel bir hüküm şimdilik bu iki kanunda da bulunmamaktadır. Bu noktada, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun (kısaca “İnternet Kanunu”) ile 23.10.2014 tarihli ve 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun (“E-Ticaret Kanunu”), bu tip ihlallere ilişkin aktörlerin tanımı ve sorumlulukları bakımından yol göstericidir.

İnternet Kanunu’na göre, içerik sağlayıcı “internet ortamı üzerinden kullanıcılara sunulan her türlü bilgi veya veriyi üreten, değiştiren ve sağlayan gerçek veya tüzel kişiler”; yer sağlayıcı “hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten gerçek veya tüzel kişiler” olarak tanımlanmaktadır. Buna göre dijital ortamda fotoğraf, yazı veya video gibi içerik paylaşanlar içerik sağlayıcı; bu içeriklerin paylaşıldığı platformlar ve e-ticaret siteleri ise yer sağlayıcı olarak değerlendirilmektedir.

İçerik sağlayıcılar, internet ortamında kullanıma sundukları her türlü içerikten sorumludur.

Yer sağlayıcılar ise, yer sağladıkları içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir. Ancak yer sağlayıcı, haberdar edilmesi halinde, yer sağladığı hukuka aykırı içeriği yayından çıkarmakla yükümlüdür.

Bu bakımdan, yer sağlayıcıların fikri mülkiyet hakkı ihlallerinden kaynaklanan hukuki sorumluluğu, kendilerine, yer sağladıkları ortamda fikri mülkiyet hakkını ihlal eden bir içerik bulunduğunun bildirilmesi ile başlamaktadır. Bu bildirim, hak sahibi tarafından yer sağlayıcıya ihtarname gönderilmesi yoluyla ya da e-posta gönderilmesi veya varsa fikri mülkiyet hakkı ihlali bildirimi bölümünden başvuru yapılması gibi araçların kullanılması yoluyla yapılabilir. Yer sağlayıcının, bu bildirimi almasına rağmen, hak ihlali teşkil eden içeriği yayından kaldırmaması, yer sağlayıcının ihlal teşkil eden fiilden ve bundan kaynaklanan tazminat yükümlülüğünden sorumlu olmasına yol açmaktadır. Uygulamada bu sorumluluk tipi uyar-kaldır yöntemi olarak adlandırılmaktadır.

Öte yandan, özellikle hak ihlali amacıyla kurulan platformların -örneğin korsan dizi ve film indirme siteleri-, bildirim yapılması gerekmeksizin, içerik sağlayıcılar gibi, hak ihlalinden doğrudan sorumlu olacağı değerlendirilmektedir. Nitekim bu gibi durumlarda ilgili platformun yer sağladığı içeriğin hukuka aykırılığından haberdar olmadığını söylemek imkansızdır ve platformun ticari beklentisi hak ihlalinden elde edilecek haksız kazanca dayalıdır.

Özetle, yer sağlayıcının hak ihlali teşkil eden içerikten sorumluluğu,  ancak kendisine söz konusu içerikle ilgili bildirim yapıldığı fakat kendisinin bu içeriği kaldırmadığı zaman başlamaktadır. Bu durumda yer sağlayıcıya, ihlal edilen hak bir fikri hak ise FSEK, sınai hak ise SMK kapsamında bir hukuk davası açılması mümkün olup, davada nelerin talep ve tazmin edilebileceği konusunda da yine FSEK ve SMK hükümleri uygulanacaktır.

Bu noktada önemle belirtmek gerekir ki, yer sağlayıcıya bir ihlal davası açılabilmesi için, İnternet Kanunu’nda belirtilen bildirimin, yer sağlayıcıya dava öncesinde yapılmış olması şart değildir. Dava açıldığının yer sağlayıcıya bildirilmesi de bir tür ihlal bildirimi sayılmakta olup, ihlal teşkil eden içeriğin yer sağlayıcı tarafından kaldırılmasıyla yer sağlayıcının sorumluluğu ortadan kalkacaktır. Ancak davanın bildirilmesine rağmen, söz konusu içeriğin yer sağlayıcı tarafından kaldırılmaması halinde, yer sağlayıcının sorumluluğunun dava tarihi itibariyle doğduğu kabul edilmektedir.

Öte yandan, 2004’te yapılan değişikle telif hakkı ihlallerine ilişkin içeriğin kaldırılması konusunda FSEK Ek Madde 4’te alternatif bir çözüm yolu da düzenlenmiştir. Buna göre ihlal teşkil eden içeriğin kaldırılmasını isteyen eser sahibi, öncelikle içerik sağlayıcısına başvurarak, içeriğin üç gün içerisinde kaldırılmasını talep etmelidir. Söz konusu içeriğin verilen sürede kaldırılmaması durumunda eser sahibi, Cumhuriyet savcısına başvuru yaparak üç gün içinde servis sağlayıcıdan ihlale devam eden içerik sağlayıcısına verilen hizmetin durdurulmasını talep edebilecektir. FSEK Ek Madde 4, ihlal teşkil eden içeriğin kaldırılması için öngörülmüş olan bağımsız bir prosedür. Eser sahibi, FSEK Ek Madde 4’te belirtilen prosedürü uygulamadan, doğrudan bir ihlal davası açabileceği ve bu dava yoluyla içeriğin kaldırılmasını, maddi ve manevi zararlarının tazminini isteyebileceği gibi, bu prosedür uygulandıktan sonra da bir dava açıp, maddi ve manevi zararlarının tazminini isteyebilir.

E-Ticaret Kanun Değişikliği Fikri ve Sınai Haklara İlişkin Yeni Düzenlemeler Getiriyor

Yukarıda bahsedilen uyar-kaldır prensibine benzer bir düzenleme, 23.10.2014 tarihli ve 6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’da (“E-Ticaret Kanunu”) da yer almaktadır. Bu kanunda e-ticaret aracı hizmet sağlayıcıların, diğer bir deyişle e-ticaret platformlarının, hizmet sundukları elektronik ortamı kullanan gerçek ve tüzel kişiler tarafından sağlanan içerikleri kontrol etmek, bu içerik ve içeriğe konu mal veya hizmetle ilgili hukuka aykırı bir faaliyetin ya da durumun söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü olmadığı düzenlenmiştir.

Öte yandan, 2022 yılında kabul edilen 7416 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (kısaca “7416 sayılı Kanun”) ile E-Ticaret Kanunu’nda kapsamlı değişiklikler yapılmış ve bu değişiklikler kapsamında 6563 sayılı Kanun 9/3. maddesinde fikri ve sınai mülkiyet hakkının ihlali konusu özel olarak düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler 01.01.2023’te yürürlüğe girecektir.

Bu değişiklik ile e-ticaret platformlarının sunulan içerik ve içeriğe konu mal veya hizmetle ilgili hukuka aykırılıklardan sorumlu olmadığı genel prensibine bağlı kalınmıştır. Fakat aynı zamanda, 9. maddenin 3. fıkrasında fikri ve sınai mülkiyet hakkının ihlali konusu özel olarak düzenlenmiş; e-ticaret platformlarına, hak sahibinin, fikri ve sınai mülkiyet hakkı ihlaline dair bilgi ve belgeye dayanan şikâyeti üzerine, şikâyete konu ürünü yayımdan kaldırarak durumu kendisine ve hak sahibine bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Şayet şikâyetin aksini gösteren bir itiraz sunulursa, e-ticaret platformu şikâyete konu ürünü yeniden yayına çıkaracaktır. Bu değişiklik ile e-ticaret sitelerinde fikri ve sınai mülkiyet haklarının ihlali durumunda e-ticaret platformlarının sorumluluğuna dair şimdiye kadarki en açık düzenlemenin getirildiği söylenebilir.

Yine 7416 sayılı Kanun’un 9. maddesinde, şikâyet ve itirazda ilgililerin açık kimlik ve adres bilgileri, ihtilafa konu ürün hakkındaki bilgiler, ürünün yayımdan kaldırılması veya yayımlanmasının gerekliliğine dair gerekçeler ile yönetmelikle belirlenen diğer hususların yer alacağı düzenlenmiş olmakla birlikte, henüz tamamlayıcı bir yönetmelik çıkarılmış değildir. Önümüzdeki süreçte bu konuda yol gösterici bir yönetmeliğin de çıkarılması beklenmektedir.

Bununla birlikte; hukuka aykırı içeriğin bildirim üzerine yayımdan kaldırılmaması ya da şikâyet edilen içeriğin hukuka uygunluğu ispatlanmasına rağmen içeriğin geri yayımlanmaması söz konusu olursa, e-ticaret aracı hizmet sağlayıcıya her bir aykırılık için 10.000 TL’den 100.000 TL’ye kadar idari para cezası uygulanacağı da unutulmamalıdır.

Görüldüğü üzere, özellikle de E-Ticaret Kanunu’nda yapılan değişikliklerle birlikte yer sağlayıcıların sorumluluk çıtası yükselme eğilimindedir ve bu nedenle, yer sağlayıcılara herhangi bir yolla bir ihlal bildirimi gelmesi halinde bunların mutlaka dikkate alınması ve layığıyla değerlendirilmesinde fayda vardır. Aksi halde içerik sağlayıcı gibi yer sağlayıcının da sorumluluğu doğacak ve gerekli adımların atılmaması halinde çeşitli para cezaları da gündeme gelebilecektir.

İlgili makaleyi Ekonomim.com web sitesinden okumak için tıklayınız.

Ekonomim.com bu içeriği 16 Kasım 2022 tarihinde yayınlamıştır.


Aboneliğinizi Yönetin

Güncel hukuki görüşlerimiz ve etkinliklerimiz hakkında özelleştirilmiş bilgilendirme için abone olun.