İnternet Kanunu’na ilişkin Anayasa Mahkemesi Kararı

Anayasa Mahkemesi, 10.01.2024 tarih ve 32425 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 11.20.2023 tarihli ve 2020/76 E. ve 2023/172 K. sayılı kararıyla 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’da (“İnternet Kanunu”) yapılan bazı değişiklikleri Anayasa’ya aykırı buldu[1].

Anayasa’ya Aykırı Olduğuna Karar Verilen Hükümler Hakkında Değerlendirmeler

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı’na Verilen Yetkiler

İnternet Kanunu’nun 8. maddesinin 4. fıkrasında yapılan ve 31.07.2020 tarihinde yürürlüğe giren değişikliklerle, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı’na (“BTK Başkanı”), katalog suçları oluşturan yayınlara ilişkin olarak “erişim engellenmesi” kararı verebilme yetkisine ek olarak “içeriğin çıkarılması” kararı verebilme yetkisi tanınmıştı. Ayrıca, aynı maddenin 11. fıkrasında yapılan değişiklikle içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararının yerine getirilmemesi hâlinde BTK Başkanı tarafından uygulanabilecek idari para cezasının “erişim sağlayıcısına” yönetilebilmesine ek olarak “ilgili içerik ve yer sağlayıcısına” da yönetilebilmesi imkânı getirilmişti.

İlgili değişikliklerin Anayasa’ya aykırılığı iddiası üzerine inceleme yapan Anayasa Mahkemesi, dava konusu kurallarda öngörülen tedbirin, ceza yargılaması sürecinden kopuk ve BTK Başkanı tarafından yapılacak bir suç tespitine bağlı olarak uygulanan nihai bir tedbir niteliğinde olduğuna kanaat getirmiştir. Mahkeme, BTK Başkanı tarafından uygulanan idari tedbirin gerekçesini oluşturan suçla ilgili olarak başlatılan ceza soruşturması sürecinde tedbir kararının gözden geçirilemediği, yargılamanın mahkûmiyet dışında bir hükümle neticelenmesi halinde bile tedbir kararının ayakta kalmaya devam ettiği tespitlerinde bulunmuştur. Mahkeme, bu durumda bir kimsenin suçlu olduğu kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla tespit edilene kadar ona suçlu gibi muamele edilemeyeceğine ilişkin güvencenin anlamsız hâle geldiği yorumunu yapmıştır.

Sonuç olarak Mahkeme, ceza kanunlarında suç olarak düzenlenen eylemlerin işlendiğinin henüz kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla tespit edilmeden, idari bir makamın yapacağı suç tespitine bağlı olarak nihai bir tedbir mahiyetinde olan içeriğin çıkarılması kararı verilmesinin masumiyet karinesini ihlal ettiğini değerlendirilmiş ve ilgili değişikliklerin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı uyarınca BTK Başkanı’nın, İnternet Kanunu’nun 8/1 maddesinde sayılan suçları oluşturan yayınlara ilişkin olarak içeriğin çıkarılması kararı verme yetkisi iptal edilmiştir. BTK Başkanı’nın sayılan bu suçları oluşturan yayınlara ilişkin olarak erişim engellenmesi kararı verme yetkisi ise devam etmektedir.

Yine İnternet Kanunu’nun 8/A maddesi halen yürürlükte olduğundan BTK Başkanı’nın yaşam hakkı ile kişilerin can ve mal güvenliğinin korunması, millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması sebeplerinden bir veya bir kaçına bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, Cumhurbaşkanlığı veya millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi veya genel sağlığın korunması ile ilgili bakanlıkların talebi üzerine internet ortamında yer alan yayınla ilgili olarak içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararı verme yetkisi de devam etmektedir.

Kişilik Haklarının İhlaline İlişkin İddialar Hakkında Başvurular

İnternet Kanunu’nun 9. maddesi uyarınca, internet ortamında yapılan yayın dolayısıyla kişilik haklarının ihlal edildiğini ileri süren kişiler ile kurum ve kuruluşlar içerik sağlayıcısına, buna ulaşamamaları hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebilecekleri gibi doğrudan sulh ceza hâkimine başvurmak suretiyle içeriğin çıkarılmasını ve/veya erişimin engellenmesini de isteyebilmekteydi ve sulh ceza hâkimi tarafından içeriğin çıkarılmasına ve/veya erişimin engellenmesine karar verilebileceği düzenlenmekteydi.  

 Anayasa Mahkemesi’nin incelemesine konu başvuruda, maddelerde yapılan değişikliklerin keyfî müdahalelere karşı yeterli güvence içermediği, kurallarla ifade ve basın özgürlüklerinin ölçüsüz biçimde sınırlandığı, uygulanmaları sonucu bir tür sansür mekanizmasının ortaya çıktığı iddiasıyla Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.  

Anayasa Mahkemesi söz konusu kurallara ilişkin yaptığı incelemede; İnternet Kanunu’nun 9. maddesine dayanan müdahaleler kapsamındaki bireysel başvurular ile önüne getirilen olaylara ilişkin olarak geliştirmiş olduğu içtihadına atıf yapmıştır. Anayasa Mahkemesi, söz konusu içtihadına kaynaklık oluşturan bireysel başvuru kararları kapsamında ifade özgürlüğü ile zarar görenin şeref ve itibar hakkı arasındaki denge bakımından ilk derece mahkemelerine uygulamalarında yol gösterme amacıyla yapmış olduğu tespitlere işaret etmiştir.

Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesi, inceleme konusu 9. maddenin uygulanması bağlamında da sulh ceza hâkimliklerinin çelişmeli bir yargılama yerine getirmeden, gecikilmeksizin ve hızlıca bertaraf edilme ihtiyacını ortaya koyamadan sonuca vardıkları ve çatışan haklar arasında adil bir denge gözetiminin sağlanmasına ilişkin bir yaklaşımın bulunmadığına ilişkin tespitlerini yinelemiştir. Mahkeme, gerekçeli kararların somut olayların şartlarından bağımsız ve genel ifadeler içerdiği, olaylara konu yayınların kişilik haklarını apaçık bir şekilde ihlal etmiş olduğu tespitinin nasıl yapıldığının anlaşılamadığını ifade etmiştir.

Bu çerçevede Mahkeme, 9. maddenin kapsamı ve sınırlarının belirli olmamasının yargı makamlarına geniş bir takdir alanı yarattığı ve dava konusu kuralların kişilik haklarına yapılan saldırılara karşı internet içeriğinin sınırlanmasına yönelik kademeli bir müdahale yöntemi sunmadığı sonucuna varmıştır. Mahkeme, kurallar kapsamında yapılan sınırlamanın internet ortamında yer alan belirli bir içeriğe erişimi engellemek suretiyle o içeriğin belirli bir ülke sınırları içinden ulaşılmasına, kararın verildiği tarihten itibaren süresiz olarak engel olmasının ifade ve basın özgürlüklerine ağır bir müdahale teşkil ettiği kanaatine varmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle 9. maddede yapılan ilgili değişikliklerin -Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptallerine karar vermiştir. İnternet Kanunu’nun 9. maddesinin kalan kısmı da kuralın ilgili kısımlarının iptalinden dolayı uygulama imkânı kalmaması sebebiyle iptal edilmiştir.  Dolayısıyla, kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar tarafından yapılabilecek başvurular ile ilgili 9. madde bütünüyle iptal edilmiştir.

Sonuç ve Değerlendirmeler

İnternet Kanunu’nda farklı tarihlerde yapılan değişiklikler pek çok açıdan tartışmaya sebep olmuş ve çoğu kez Anayasal hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında ölçülülük ilkesine uygun davranılmadığı iddialarına konu olmuştur. Söz konusu iddiaların sık sık gündeme gelmesinde şüphesiz İnternet Kanunu’nun uygulama alanının oldukça geniş olması, kanun kapsamında yer alan platformların gündelik hayatımızın büyük bir kısmında kullanılıyor olması ve internetin hızlı ve değişken doğası gibi hususların etkisi vardır.

Anayasa Mahkemesi, İnternet Kanunu’nun çeşitli hükümlerini incelediği söz konusu kararında özetle 8. madde bakımından yaptığı değerlendirme sonucunda BTK Başkanı’nın “içeriğin çıkarılmasına karar verme yetkisinin” masumiyet karinesini zedeleyen bir yaptırım olduğuna ve 9. madde bakımından yaptığı değerlendirme sonucunda ise maddenin uygulanması şeklinin ifade özgürlüğüne ölçüsüz bir müdahale teşkil ettiğine kanaat getirmiştir.  

Yapılacak yeni düzenlemelerde; ifade ve basın özgürlüğü ile ilgili maddelerin hukuka aykırı fiil ve suçların potansiyel etkilerinin hızlı ve etkili bir şekilde bertaraf edilmesi yönündeki meşru amacı arasındaki dengenin gözetilmesi ve İnternet Kanunu’nun genel gerekçesi, amacı ve kapsamı ile internet ortamında yapılan yayınlara erişimin engellenmesi usullerini düzenleyen 8, 8/A, ve 9/A maddelerinin bir bütün halinde ele alınarak amaçsal, sistematik ve anayasal yorum ilkeleri çerçevesinde bir çalışma yapılması gerektiği düşünülmektedir.  

Nitekim Anayasa Mahkemesi de ilgili hükümlerin iptal edilmesi nedeniyle doğabilecek hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden, iptal hükümlerinin kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir. Böylece söz konusu iptal kararı 10.10.2024 tarihinde yürürlüğe girecektir. Bu süreçte de kanun koyucunun Anayasa Mahkemesi’nin bu değerlendirmeleri sonucunda iptal ettiği hükümlerin yerini doldurmak için kişilik haklarına yapılan saldırılara karşı internet içeriğinin sınırlanmasına yönelik kademeli bir müdahale yöntemi sunması,  internet içeriği üzerindeki etkisi olan kararlara ilişkin usul ve aşamalara ilişkin daha detaylı düzenleme yapması, bu kararları süre yönünden efektif şekilde sınırlaması ve idari yaptırım kararına karşı etkili başvuru mekanizmalarının geliştirmesi beklenmektedir.

Öte yandan, İnternet Kanunu’nun Anayasa’ya aykırılığı iddia edilen ve sektörde eleştirilen diğer pek çok hükmü de incelenmiş olup İnternet Kanunu’nda yer alan “sosyal ağ sağlayıcı” tanımına ilişkin 2. madde hükmünün, muhatabın yurt dışında bulunması halinde idari para cezalarının elektronik posta veya diğer iletişim araçları aracılığıyla bildirilmesine imkân veren 3/5. madde hükmünün, BTK Başkanı’nın verebileceği idari para cezasının alt ve üst sınırlarının artırılmasına ilişkin 3/6. maddesi hükmünün Anayasa’ya uygun olduğuna karar verilmiştir.

[1] Anayasa Mahkemesi’nin 10.01.2024 tarih ve 32425 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 11.20.2023 tarihli ve 2020/76 E. ve 2023/172 K. sayılı kararının tam metni için lütfen bakınız:
 https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2024/01/20240110-3.pdf

Aboneliğinizi Yönetin

Güncel hukuki görüşlerimiz ve etkinliklerimiz hakkında özelleştirilmiş bilgilendirme için abone olun.