İşe İade Davalarında Fesih Türünün Belirlenmesine İlişkin Güncel Yaklaşım

İş sözleşmesinin işveren tarafından feshedilmesi nedeni ile doğan uyuşmazlıklarda, iş sözleşmesinin haklı nedenle mi yoksa geçerli nedenle mi feshedildiği hususu her ne kadar işe iade talebinin değerlendirilmesi bakımından bir etki doğurmasa da işçilik alacaklarının talep edilebilmesi bakımından önem arz etmektedir.

Zira, iş sözleşmesi geçerli veya haklı nedenle feshedildiği zaman her iki durumda da işe iade talebi reddedilecekken, kıdem ve ihbar tazminatının talep edildiği bir davanın fesih geçerli neden teşkil ediyorsa kabul edilmesi, haklı neden teşkil ediyorsa da reddedilmesi gerekecektir.

Uygulamada bazı mahkemelerin net tespitleri bulunurken diğer bazı mahkemelerin işçinin işe iade taleplerini sonuca bağlarken feshin haklı neden mi yoksa geçerli neden mi teşkil ettiğine ilişkin tam bir tespitte bulunmadığı gözlemlenmektedir. Bu bağlamda örneğin;

  • somut olayda haklı nedenle fesih olduğu tespit edildikten sonra “fesih haklı fesih boyutunda değerlendirilmese dahi ortada geçerli bir fesih olduğu” şeklinde, ya da
  • herhangi bir şekilde haklı neden veya geçerli neden değerlendirmesi yapılmaksızın, yalnızca somut olay değerlendirilmek suretiyle, “işe iade talebinin reddedilmesi gerektiği” şeklinde, ya da
  • feshin haklı neden niteliğinde olup olmadığının bir kamu davasının sonucunda veya işçinin açması muhtemel bir tazminat davası çerçevesinde tartışılabileceğinden hareketle, “feshin en azından geçerli neden olduğu” şeklinde

verilen kararlar ile karşılaşılmaktadır.

Son dönemde gündeme gelen bir somut olayda, her ne kadar maddi vakıalar aynı olsa da, üç çalışan tarafından açılan işe iade davalarında bölge adliye mahkemelerince “feshin haklı nedene dayalı olmadığı ancak geçerli neden bulunduğu” ve “feshin haklılığının ileride açılacak alacak davasında tartışılması gerektiği ancak en azından geçerli nedenin varlığının kabul edildiği” şeklinde farklı yaklaşımlar sergilenmesi üzerine, bu konu Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulu tarafından Yargıtay’a iletilmiştir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 11.09.2023 tarihli ve E. 2023/14011 K. 2023/11613 sayılı kararı (“Karar”) ile her haklı nedenin aynı zamanda bir geçerli neden teşkil ettiğini, ancak her haksız feshin geçersiz nedenle fesih anlamına gelmeyeceğini vurgulayarak, feshin haklılığının değerlendirilmesinin ileride açılması muhtemel bir alacak davasına bırakılması suretiyle işe iade davası bakımından en azından geçerli nedenin varlığının kabul edilmesinin tüm davalar açısından uygulanabilir olmadığı yönünde tespitlerde bulunmuştur.

Bu çerçevede Karar özellikle, feshin haklı olup olmadığına ilişkin olarak bir değerlendirme yapılmasının ileride açılması muhtemel bir alacak davasına bırakılarak mevcut bir işe iade davası bakımından yalnızca geçerli nedene ilişkin değerlendirme yapılmasını eleştirmektedir. Karar uyarınca, ceza davası gibi ileride sonucu değiştirebilecek bir olgu bulunmadığı durumlarda, feshin haklılığının mevcut deliller kapsamında değerlendirilmesi gerekmekte olup bu değerlendirmenin alacak davasına bırakılmaması gerekmektedir.  

Uygulamada da Karar ile paralel şekilde, işe iade davalarında feshin türüne ilişkin olarak muğlak ifadeler içeren kararların istinaf aşamasında kaldırılıp fesih türünün tespit edilmesi için dosyaların tekrar ilk derece mahkemelerine gönderildiğine şahit olmaktayız. İlk derece mahkemelerince bu şekilde net bir tespit yapılmadığı durumlarda yargılama süreci uzamaktadır. Karar’ın, fesih türünün ilk derece mahkemeleri nezdinde yapılan yargılamada tespit edilmesi suretiyle yargılama sürecinin uzamasının önüne geçilmesine hizmet edeceğini düşünmekteyiz.

Fesih türünün işe iade davalarında net olarak tespit edilmesinin bir diğer etkisi işçilik alacakları bağlamında olacaktır. Şöyle ki; Yargıtay kararlarında da kabul edildiği üzere, kesinleşen işe iade davalarında gerekçe hükme sıkı sıkıya bağlı olduğundan maddi anlamda kesinlik kapsamındadır ve bu kesinlik alacak davaları için bağlayıcıdır. Dolayısıyla iş mahkemelerinin işe iade davaları kapsamında fesih türüne ilişkin yapacağı tespit, işçinin muhtemel alacak taleplerini doğrudan etkiler. Hal böyleyken, işe iade davalarında fesih türünün tespitine ilişkin muğlak ifadeler, alacak davaları bakımından da yargılama sürecini uzatacak olup Karar’ın bu anlamda usul ekonomisine hizmet edeceğini düşünmekteyiz.

Beyza Tuğçe Bozalp’e katkılarından dolayı teşekkür ederiz.


Aboneliğinizi Yönetin

Güncel hukuki görüşlerimiz ve etkinliklerimiz hakkında özelleştirilmiş bilgilendirme için abone olun.