Türkiye'nin Yolsuzluk Algı Endeksinde Süregelen Düşüşü

Uluslararası Şeffaflık Örgütü (Transparency International) tarafından yıllık olarak hazırlanan ve kamu sektörüne ilişkin yolsuzluk algısını iş insanlarının, sivil toplum örgütlerinin ve uzmanların katılımıyla çeşitli kaynaklar üzerinden ölçmeyi amaçlayan 2022 yılı Yolsuzluk Algı Endeksi (“2022 Endeksi”), 31 Ocak 2023 tarihinde yayımlandı. Dünya çapında 180 ülke/bölgede kamu sektöründeki yolsuzluk algısını 0 (yüksek yolsuzluk) ila 100 (çok temiz) aralığında puanlayarak sıralayan Endeks, bu alandaki en güvenilir göstergelerden biri olarak kabul edilmektedir.

Dünya halen COVID-19 pandemisinin sebep olduğu yaraları sarmakta iken, geçtiğimiz yıl Rusya-Ukrayna savaşı, iklim krizi ve resesyonun eşiğindeki mevcut ekonomik durumu barındıran yeni bir küresel kriz dalgası ile uluslararası yolsuzluk açısından zorlu bir yıl oldu. Bu karmaşık ortam karşısında 2022 Endeksi, sıralaması düşen ülkelerin sayısında bir artış yaşandığını, 124 ülkenin ise yolsuzluk seviyelerini sabit tutmayı başardığını ortaya koymuştur. Küresel puan ortalaması ise 100 üzerinden 43 puan ile art arda on birinci yıl değişiklik göstermemiş olup, bu açıdan kayda değer bir gelişme gözlemlenmemiştir.

2022 Endeksi’ne göre, çatışma veya karışıklık içerisinde bulunan ya da temel kişisel ve politik özgürlüklerin yoğun olarak kısıtlandığı ülkeler en düşük puanları alma yönünde eğilim göstermektedir. Bu kapsamda, olağandışı boyutta yüksek enflasyon oranları ile mücadele eden ve insan hakları ihlalleri konusunda çokça eleştirilen Türkiye’nin, bu yıl sıralamada bir kez daha düşüş yaşaması şaşırtıcı olmamıştır. Türkiye’nin puanı 38’den 36’ya düşmüş, ülke sıralaması 180 ülke içerisinde 96 iken 101. sıraya gerilemiştir.

Geçtiğimiz yıl ana odağı ekonomik problemlerle mücadeleye yönelmiş olan Türkiye’de olup yolsuzlukla mücadele konusunda kayda değer önleyici bir yasal düzenleme yapılmamıştır. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) Rüşvet Çalışma Grubu’nun (“Çalışma Grubu”) 10 Kasım 2022 tarihli yazılı bildiriminde, tüzel kişilerin yabancılık unsuru içeren rüşvet suçuna ilişkin sorumluluğu, muhbir koruma düzenlemeleri ve soruşturma faaliyetlerinin bağımsızlığının yanı sıra Türkiye’nin yabancılık unsuru içeren rüşvet yasalarını uygulamadaki eksikliğinin rüşvetle mücadele için derhal ele alması gereken kilit tavsiyeler olarak halen varlığını sürdürdüğü vurgulanmaktadır. Türkiye, daha evvel kamu teşekküllerinin yabancılık unsuru içeren rüşvete ilişkin sorumluluğu ile kamu ve özel sektörde muhbir korumasını temin etmek adına alınacak tedbirler hakkında Çalışma Grubu’na çeşitli telkinlerde bulunmuştur. Ancak Çalışma Grubu, yazılı bildirimde bugüne dek Türkiye tarafından atılmış somut bir adım olmaması nedeniyle endişeli olduğunu ve Türkiye’nin sürüncemede kalan kilit tavsiyelerin hepsinin ele alınması konusunda ilerlemesini Mart 2023 döneminde raporlamasını beklediğini belirtmiştir.

Buna paralel olarak, Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (“GRECO”), Dördüncü Tur Değerlendirme Türkiye Üçüncü Ara Uyum Raporu’nu 23 Haziran 2022 tarihinde yayımlamıştır. GRECO’nun Dördüncü Tur Değerlendirmesi, “milletvekilleri, hâkim ve savcılarla ilgili yolsuzlukların önlenmesi” konusunu ele almıştır. Özetle GRECO, önceki rapordan bu yana somut bir gelişme gösterilmediği sonucuna ulaşmıştır. Türkiye’nin, Dördüncü Tur Değerlendirmesi Raporu’nda yer alan yirmi iki tavsiyeden üçünü tatmin edici şekilde yerine getirdiği veya ilgilendiği tespit edilirken geri kalan tavsiyelerden dokuzunun kısmen yerine getirildiği, onunun ise hiç yerine getirilmediği vurgulanmıştır.

Öte yandan Uluslararası Şeffaflık Örgütü Türkiye Ofisi, Türkiye’nin yolsuzluğun yaygınlaşmasını ve sıradanlaşmasını sağlayan cezasızlık uygulamalarını sürdürmekte olduğunu vurgulamaktadır. Büyük ölçekli yolsuzluk iddialarının yargıya taşınsa da pek çoğunun soruşturma aşamasında kaldığı belirtilmekte, yolsuzluk suçları için cezasızlığın yaygınlaştığı ifade edilmektedir. Buna ek olarak, medya kuruluşları, gazeteciler, sivil toplum üzerindeki baskı ve yıldırma politikalarının da devam ettiğine işaret edilmektedir. Uluslararası Şeffaflık Örgütü Türkiye Ofisi ayrıca bütçe şeffaflığı ve kamu kaynaklarının kullanımına ilişkin hesap verilebilirlik konusundaki temel ihlallere dikkat çekerek kamu-özel iş birliği proje, ihale ve sözleşme süreçlerinin şeffaf ve açık bir biçimde yürütülmesinin önemini vurgulamaktadır. Uluslararası Şeffaflık Örgütü Türkiye Ofisi’nin belirttiği üzere bu tür projelerin kamu maliyesine oluşturduğu yükün toplumla paylaşılması gerektiği tartışmasızdır.

Kısa bir süre önce Türkiye’nin güney ve orta kesimi ile Suriye’nin kuzey ve batı bölgelerinde, geçtiğimiz asırda bölgede meydana gelen en şiddetli depremler olarak nitelendirilen iki güçlü deprem meydana gelmiştir. Bu makalenin yazımı tarihi itibariyle hasar tespit çalışmaları halen devam etmekle beraber, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı en son 105.794 binada yer alan 384.545 bağımsız bölümün acil yıkılması gereken, ağır hasarlı ve yıkık olduğunun tespit edildiğini duyurmuştur. Yıkıcı etkisi devam eden artçı depremler sebebiyle bu rakamlarda ciddi bir artış yaşanması da kuvvetle muhtemeldir. Söz konusu felaketin dramatik ölüm ve yıkım bilançosu, kamu kaynaklarının tahsisi ile özellikle inşaat sektöründeki kamu-özel ortaklıklarına ilişkin soru işaretlerini körüklemiştir. En tartışmalı konulardan birinin deprem vergileri ile imar affı kapsamında toplanan ödemeler gibi diğer gelirlerin tahsisine ilişkin kaygılar olduğu görülmektedir. Deprem felaketinin bilançosu, söz konusu kamu birikimlerinin afetlere karşı kentsel dirençliliği desteklemek amacıyla kullanılmadığına işaret etmektedir. Dahası, 2001 yılından bu yana neredeyse 195 kez değiştirilen kamu ihale mevzuatı ile kamu ihalelerinin dağılımı için çeşitli avantajlar ve kolaylıklar yaratıldığı görülmektedir. Sonuç olarak bu veriler bir bütün olarak ele alındığında, kamu kaynaklarının eşit dağılımında birtakım eksiklikler ve hataların yanı sıra ciddi bir şeffaflık ve hesap verilebilirlik sorununa işaret etmektedir.

2022 Endeksi, yolsuzluk ile karışıklığın veya çatışmanın birbirini besleyerek kalıcı barışı tehdit ettiğini ortaya koymaktadır. Gerçekten de ani ve beklenmeyen krizleri yönetmekte yaşanan zorluklar, yolsuzluğu körükleme ya da en azından yolsuzlukla mücadele yönünde gösterilen çabayı tehlikeye atma noktasında bir risk teşkil etmektedir. 2023 yılının geri kalanının Türkiye açısından zor bir dönem olması beklenmektedir. Depremden etkilenen bölgede büyük kamu ihale süreçlerinin ve toplu konut faaliyetlerinin hayata geçirileceği dikkate alındığında, uyum süreçlerini sağlamak adına şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkeleri kritik önem arz edecektir. Depremzedeler için toplanan bağışların yönetimi ve ilgili amaca tahsisi, yolsuzlukla alakalı riskleri artıran bir faktör olarak karşımıza çıkacaktır. Yaklaşmakta olan genel seçimler ile mevcut hiperenflasyon sorunu da bu denkleme eklendiğinde, yolsuzluk ile mücadelenin Türkiye’nin takviminde yine sönük kalacak olması kuvvetle muhtemeldir. Ancak bu zorlu sürecin kamu sektöründeki güvenin şeffaf ve hesap verilebilir bir yaklaşımla yeniden dengelenmesi suretiyle yönetilmesi, Türkiye’nin puan ve sıralamasında en azından dramatik bir düşüşün önlenmesine katkıda bulunabilecektir.


Aboneliğinizi Yönetin

Güncel hukuki görüşlerimiz ve etkinliklerimiz hakkında özelleştirilmiş bilgilendirme için abone olun.