Unified Patent Court ("UPC") kavramı, 19 Şubat 2013 tarihli uluslararası bir anlaşma olan UPC Anlaşması ile Avrupa Patenti sahiplerinin gündemine girmiştir. Söz konusu sistemin 1 Haziran 2023 tarihi itibariyle başlaması öngörülmektedir. Bahse konu Birleşik Patent Mahkemeleri, Avrupa Birliği üye ülkeleri için yargı birliğinin sağlanmasına yönelik büyük ve önemli bir adım teşkil etmektedir. "Sunrise period" olarak adlandırılan geçiş döneminin başlamasına birkaç gün kala, 17 Avrupa Birliği ülkesi için onay süreçlerinin tamamlanmasıyla birlikte sistemin uygulanmasına ilişkin hususlar da netleşmeye başlamıştır. Öte yandan Avrupa Patent Sözleşmesi'ne ("EPC") taraf olan ancak Avrupa Birliği üyesi olmayan ülkelerde sistemin nasıl yankı bulacağına ilişkin bazı belirsizlik ve tereddütler ortaya çıkmıştır. Bu makalede, EPC ülkeleri içinde yer alan ancak UPC sistemi dışında kalan Türkiye'de bu sistemin olası etkileri incelenecektir.
EPC'ye taraf olan ancak Avrupa Birliği üyesi olmayan bir ülke olarak Türkiye, UPC karşısında esasen Norveç ve İsviçre ile aynı konumdadır. Aynı şekilde, Brexit sonrası İngiltere de EPC'ye taraf olan ancak UPC’ye dâhil olmayan ülkeler listesine katılmıştır. UPC sisteminin bu ülkeler üzerinde doğrudan bir etkisi olduğundan bahsetmek mümkün değildir. Kaldı ki, tıpkı UPC öncesinde olduğu gibi UPC sonrasında da bu ülkelerden Avrupa patenti ve ulusal patent başvuruları yapılmaya devam edecektir. Bu itibarla, Avrupa Birliği üyesi olmayan ülkelerdeki patent sahipleri de UPC ülkeleri için Avrupa patentlerini UPC sistemine dâhil edebilecekleri gibi dilerlerse opt-out prosedürü ile patentlerini klasik Avrupa patent sistemi içinde tutabilecekler ve kendi ülkelerinde ulusal patent korumasından yararlanacaklardır. Bugün EPO'nun oluşturduğu geniş içtihat veri tabanı karşısında henüz hayatına başlamamış ve herhangi bir karar vermemiş olan UPC'nin, kendi yerleşik içtihatlarını oluşturana kadar EPO verilerinden/içtihatlarından faydalanması muhtemel görünmektedir. Aynı şekilde, UPC kararları oluştuktan sonra, bu kararların EPO içtihadını etkileyebileceği de Avrupa fikri mülkiyet hukuku çevrelerince değerlendirilmektedir.
Bununla birlikte hem EPO nezdinde temyiz sürecinde olan hem de UPC nezdinde hükümsüzlük davasına konu edilen bir patent için süreçlerden birinin diğerini beklemesini düzenleyen bir düzenleme bulunmamaktadır.
Türkiye'de fikri mülkiyet mahkemeleri nezdinde Avrupa patentlerine karşı görülen hükümsüzlük davalarında bugün gelinen noktada mahkemelerin, hükümsüzlük davasının inceleme aşamasına geçilmeden önce EPO nezdindeki itiraz ve özellikle temyiz süreçlerinin bekletici mesele sayılması konusunda görüş birliğine varmaya başladığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu bağlamda mahkemeler, EPO tarafından verilebilecek muhtemel bir iptal kararının Türkiye'deki validasyona doğrudan etkisi olacağından, yargı sistemini gereksiz yere meşgul etmemek için EPO'nun kararını bekleme eğilimindedir. Dolayısıyla, EPO tarafından patentin iptaline karar verilmesi halinde, bu karar Türkiye'deki sicile yansıdıktan sonra, Türk fikri mülkiyet mahkemeleri herhangi bir ek inceleme yapmadan davanın esastan reddine karar vermektedir. Öte yandan, EPO, Avrupa patentinin verildiği veya sınırlandırıldığı şekliyle geçerliliğine karar verirse, yerel mahkeme ulusal incelemeyi başlatacak ve buna göre Türkiye'de yapılacak incelemenin sonucuna göre patentin Türkiye ayağının geçerliliğine veya hükümsüzlüğüne karar verecektir. Görüldüğü üzere Türkiye’de valide edilen Avrupa patentleri söz konusu olduğunda, EPO süreçleri büyük önem taşımaktadır.
Bu konuda mevzuat açısından bir zorunluluk bulunmamakla birlikte, UPC işlemleri ile EPO değerlendirmelerinin birbirini etkileme olasılığının yüksek olduğu düşünüldüğünde, UPC sistemine dâhil olan ve Türkiye'de geçerliliği bulunan bir Avrupa patentine ilişkin, UPC tarafından verilecek kararların Türk yargılamasını da etkileyebileceği söylenebilecektir. Dolayısıyla, UPC tarafından verilecek kararların EPO sürecinden daha hızlı sonuçlanmasının beklendiği düşünüldüğünde, şu çıkarımı yapmak mümkündür: UPC sistemine dâhil olan bir Avrupa patentinin geçerliliğine ilişkin UPC tarafından verilecek kararlar EPO nezdinde emsal teşkil edeceğinden, Türk yargılamalarında artık UPC kararları da emsal teşkil edecektir. Bu durum, Türk hâkimlerinin bekletici mesele konusundaki tutumlarını bir miktar değiştirebilecekleri ihtimalini gündeme getirmektedir.
Şöyle ki, EPO önünde itiraz süreci devam eden bir patente karşı Türkiye'de bir hükümsüzlük davası açıldığında, yerel mahkeme büyük olasılıkla EPO sürecini beklemeye karar verecektir. Bu sırada UPC nezdinde de bir hükümsüzlük davası açılırsa, UPC işlemlerinin daha hızlı sonuçlanması beklendiğinden, UPC kararı büyük olasılıkla EPO kararı verilmeden önce çıkacaktır. Bu noktada bir ayrım yapılması muhtemeldir: UPC'nin hükümsüzlük kararı vermesi halinde, kanaatimizce Türk mahkemesi EPO kararını beklemeye devam edecektir, çünkü EPO'nun da muhtemelen bir hükümsüzlük kararı vereceğini düşünecektir. Ancak UPC patentin geçerliliğine karar verirse, EPO'nun bu karara uymasını bekleyen Türk mahkemesi zaman kaybetmemek adına EPO'yu bekleme kararını kaldırıp yargılamaya geçecek midir? Yoksa patentin EPO tarafından da geçerli kabul edilme ihtimalinin daha yüksek olduğunu bildiği halde EPO'nun kararını beklemeye devam mı edecektir?
Bu sorunun cevabı, EPO kararları ile UPC kararları arasındaki ilişki, UPC kararlarının alınma hızı ve Türk mahkemelerinin karşılaşacağı UPC kararı sayısı gibi birçok faktöre bağlı olarak zaman içerisinde oluşacaktır. Ancak böyle bir durumda söz konusu hükümsüzlük davalarında taraflardan birinin piyasadaki konumu ve stratejisi gereği bekletici mesele kararının kaldırılmasını talep edebileceği ve bu hususun değerlendirilmesi gerekeceği muhakkaktır.