Webinar Notları: ABAD Karar İncelemesi – VII: Youtube & Cyando Kararı Işığında Yer Sağlayıcıların Sorumluluğu

Webinar sayfası için tıklayınız.

Herkese merhaba! Ben Av. Mutlu Yıldırım Köse. Büromuzun Fikri Mülkiyet çalışma grubundan sorumlu ortak avukatlardanım. ABAD karar inceleme webinar serimizin yedincisine hepiniz hoş geldiniz.

Bugünkü webinarımızın konuşmacıları uzun yıllardır büromuzda Fikri Mülkiyet hukuku alanında birlikte çalıştığımız Av. Dilan Sıla Kayalıca;

Dilan Sıla Kayalıca: Herkese merhaba hoş geldiniz.

Mutlu Yıldırım Köse: ve Av. Merve Çimen Sevine.

Merve Çimen Sevine: Merhaba, hoş geldiniz.

Bugünkü webinarımızda yer sağlayıcıların telif hakkı ihlallerinden kaynaklanan sorumluluğunun tartışıldığı bir ABAD kararını inceleyeceğiz.

Sizlerde merak ettiğiniz sorular varsa Q&A bölümünden sorabilirsiniz. Webinarımızın son kısmında da sizlerden gelen soruları yanıtlayacağız.

Mutlu Yıldırım Köse: Kararımızın ayrıntılarına geçmeden önce, Merve, yer sağlayıcılar ve içerik sağlayıcılar kimlerdir, ülkemizde ve Avrupa Birliği’nde hangi mevzuatlarda düzenleniyor sen bize kısaca bunlardan bir bahsedebilir misin?

Merve Çimen Sevine: Tabi Mutlu Hanım.

Bizim ülkemizde bu konu genel hatlarıyla 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda düzenleniyor. Baya uzun bir ismi var bu kanunun ama biz kısaca İnternet Kanunu diyoruz.

Bu kanuna göre yer sağlayıcılar, hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten kişiler olarak tanımlanıyor. Yani, Youtube gibi video paylaşım platformları, Facebook, Instagram gibi sosyal medya platformları, Gittigidiyor, Trendyol gibi e-ticaret siteleri, Ekşisözlük ve benzeri siteler yer sağlayıcı konumunda bu kanuna göre.

İçerik sağlayıcılar da internette kullanıcılara sunulan her türlü bilgi veya veriyi sağlayan kişiler; yani video paylaşım sitelerine video yükleyenler, sosyal medyada içerik paylaşanlar ya da e-ticaret sitelerindeki satıcılar içerik sağlayıcı konumunda.

Avrupa Birliği’nde de bu konuda birkaç tane farklı mevzuat var. Mesela 2001/29 sayılı Bilgi Toplumu Direktifi, telif hakkıyla ilgili, umuma iletim dâhil birçok farklı konuyu düzenliyor.  Yine 2000/31 sayılı E-Ticaret Direktifi var, bu kanunda da bir çok konu düzenlenmiş bunlardan biri de yer sağlayıcıların sorumluluğu.

En son 2019 yılında, telif hakları konusunda 2019/790 sayılı Dijital Tek Pazarda Telif Hakları Direktifi kabul edildi. Ama herhangi bir karışıklılık olmaması için şunu belirteyim, bugün incelediğimiz kararda bu direktifle ilgili bir inceleme yok çünkü bu direktif ABAD kararına konu davalar açıldıktan sonra yürürlüğe girdi.

Bugün inceleyeceğimiz ABAD kararında Youtube’un ve Uploaded isimli bir dosya paylaşım platformunun, kullanıcıları tarafından yüklenmiş, telif haklarını ihlal eden içeriklerden Bilgi Toplumu Direktifi ve E-ticaret Direktifi kapsamında sorumlu olup olmadığı incelenmiş.

Mutlu Yıldırım Köse: Teşekkürler Merve. Sıla sen bize bu ABAD kararının ayrıntılarından bahsedebilir misin?

Dilan Sıla Kayalıca:  Aslında ilk başta şunu söylemekte fayda var, ABAD’ın bugün hakkında konuşacağımız kararı bir ön karar niteliğinde.

Hikayesi de şu şekilde, Alman mahkemelerinde görülen benzer nitelikteki iki dava var ve bu davalar incelenirken, Alman Federal Adalet Mahkemesi yargılamayı durduruyor ve yer sağlayıcıların sorumluluğu ile ilgili olarak, ABAD’a bazı sorular yöneltiyor.

Uyuşmazlık konularının neler olduğu hakkında biraz daha detay vermek faydalı olabilir katılımcılarımız için;

1) İlk dava Frank Peterson ve Youtube arasında. Frank Peterson, bir müzik yapımcısı ve Nemo Studios isimli bir yapım şirketinin sahibi. Frank Peterson ve şirketi, aynı zamanda ünlü sanatçı Sarah Brightman’ın ses kayıtları ve performanslarının yayın haklarını elinde bulunduruyor.

2008 yılında, Sarah Brightman yeni bir albüm yayınlıyor ve bu albümün tanıtımı kapsamında bir turne gerçekleştiriyor. Ancak sanatçının bu konserlerdeki performanslarının ses kayıtları bir kullanıcı tarafından izinsiz olarak kaydediliyor ve yine Sarah Brightman’la ilgili, hareketli ya da hareketsiz çeşitli görsellerle birleştirilerek Youtube’a yükleniyor. Bunun üzerine Frank Peterson, Youtube’a dava açıyor ve Youtube’un bu ihlalden sorumlu olduğunu ileri sürüyor.

Diğer davamız ise Elsevier ve Cyando şirketleri arasında. Yayın hakları Hollanda merkezli yayın şirketi Elsevier firmasında olan 3 akademik eser, izinsiz olarak Cyando’nun sahibi olduğu Uploaded platformunda yayınlanıyor. Bunun üzerine Elsevier, Cyando şirketine ihlalden sorumluluk iddiasıyla Youtube’unkine benzer şekilde bir dava açıyor.

Aslında Alman Mahkemeleri her iki davada da yer sağlayıcıların ihlale ilişkin ön bilgisinin olmamasını, paylaşımda aktif katılımının bulunmamasını dikkate alarak yer sağlayıcıların ihlalden sorumlu olmadığı sonucuna varıyor ilk incelemesinde. Ancak yanlış anlaşılmaması adına bir detay vermek istiyorum, telif hakkı sahiplerinin davaları tümüyle reddedilmiyor; çünkü şüphesiz burada bir telif hakkı ihlali söz konusu ve bu kabul ediliyor. Ve hatta bu ihlalin önlenmesi için çeşitli tedbirler - örneğin ihlal teşkil eden içeriklere erişimin engellenmesi, ihlal teşkil eden içeriği platforma yükleyen kullanıcıların iletişim bilgilerinin verilmesi gibi - birtakım tedbirler de alınıyor. Fakat yer sağlayıcı sorumluluğu anlamında yani Youtube ve Cyando’nun sorumluluğu anlamında, sorumluluklarının olmadığı ve tazminat ödemelerine yer olmadığına dair bir karar veriyor.

Konu temyiz üzerine Alman Federal Adalet Mahkemesi’nin önüne geldiğinde, Federal Mahkeme içerikleri çok benzer olduğu için aslında ve aynı hukuki sebepler ve sonuçları ilgilendirdiği için dosyaları birleştiriyor, yargılamayı durduruyor ve ABAD’a bazı sorular yönlendiriyor. Bu kapsamda kademeli ve çeşitli birçok soru var kararın içinde, fakat soruların tamamına bugün değinmeyeceğiz.

Ama öz olarak ABAD’a yöneltilen ön sorunları – iki ana başlık olarak şu şekilde özetleyebiliriz:

  1. Youtube ve Uploaded gibi video veya dosya paylaşım platformlarına, telif haklarını ihlali teşkil eden içerikler yüklenmesi halinde, bu platformlar Bilgi Toplumu Direktifi’nin 3. maddesi uyarınca “umuma iletim” gerçekleştirmiş sayılır mı? Yani umuma iletim yaptıkları için ihlalden doğrudan sorumlulukları var mı?
  2. Eğer ilk soruya verilen yanıt olumsuzsa, yani bu faaliyet bir umuma iletim değilse, salt yer sağlayıcı konumunda olmaları nedeniyle herhangi bir sorumlulukları var mı ve E-Ticaret Direktifi’nin 14. maddesindeki muafiyetten, yani yer sağlayıcı muafiyetinden yararlanırlar mı? Bunları soruyor.

Mutlu Yıldırım Köse: Evet aslında Alman Mahkemesi tarafından ABAD’a birçok soru yöneltilmiş. Ama biz, Sıla’nın da belirttiği gibi bunlardan bir kısmını inceleyeceğiz ve temelde iki ana soruna yoğunlaşacağız. Şimdi sorular hakkında ABAD ne demiş ona bakalım. Merve sen umuma iletim hususunda yapılan değerlendirmeleri bize anlatabilir misin?

Merve Çimen Sevine: ABAD umuma iletim konusunda öncelikle, içerik sağlayıcıların, yani Youtube ve Uploaded kullanıcılarının, umuma iletimi gerçekleştirdiğini belirtmiş. Çünkü o ilgili içeriği veya videoyu, platforma yükleyen ve bu şekilde diğer internet kullanıcılarına ulaşmasını sağlayan kişiler aslında kullanıcılar.

Tabi aslında platformların da rolü yok değil yani bu platformlar olmasaydı, kullanıcıların içerikleri yükleyecekleri ve diğer insanlara ulaştırabileceği bir ortam sağlanmazdı. ABAD da bunu aslında kararında belirtiyor ama bu durum doğrudan platformların da umuma iletim faaliyetini gerçekleştirdiği anlamına gelmez diyor ABAD kararında.

Platformların umuma iletim gerçekleştirip gerçekleştirmediği konusunda bakılması gereken bazı kriterler var, ABAD da kararında bu kriterlerden bahsedilmiş. Buna göre

  • Yer sağlayıcının, yer sağladığı platformda, telif hakkını ihlal eden içerikler bulunduğuna dair spesifik bir bilgisi var mı veya bunu bilebilecek durumda mı ve bunun üzerine bu içeriklerin silinmesi veya erişimin engellenmesi için hızlı bir şekilde hareket etmiş mi, veya bu ihlallerin önlenmesi için gerekli teknolojik önlemleri almış mı buna bir bakılması gerekiyor somut olay bazında.
  • Ayrıca, Yer sağlayıcı, ihlal teşkil eden içeriğin seçilmesinde, paylaşılmasında aktif bir rol oynuyor mu – ki bu o platformun finansal modelinin de aslında tamamen yasal olmayan içeriklerin paylaşılması ve bu şekilde gelir elde edilmesi üzerine kurulu olduğunu gösterir bu tür bir durum var mı buna bakılması gerektiğini söylüyor ABAD.

Tabi burada bahsedilen finansal model, platformun sadece para kazanıyor olması değil. Yani tabi ki Youtube ya da Uploaded para kazanmak amacıyla kurulmuş olan platformlar ama burada salt yasal olmayan içerik paylaşmayı ve bu şekilde para kazanmayı amaçlayan platformlar kastediliyor. Yani hepimiz biliyoruzdur dizi yada film izlenen platformlar var, bazı korsan siteler var, mesela bunların umuma iletim yaptığı söyleniyor ve bu şekilde sorumlu tutulabiliyor, bunların finansal modeli burada kast edilen şey.

ABAD bu genel açıklamaları yaptıktan sonra, somut olayda Youtube ve Uploaded bakımından bazı özel incelemeler de yapmış.

Youtube ile ilgili yapılan incelemelerden bahsetmek gerekirse, yüklenen içeriklerin yaratılmasında ve seçiminde bir rol oynamıyor, yani videolar kullanıcılar tarafından otomatik olarak sisteme yükleniyor, videolar siteye yüklenmeden önce Youtube tarafından izlenmiyor veya denetlenmiyor. Ayrıca kullanıcılar her video yüklediğinde telif hakkına tabi içerikleri paylaşmanın yasak olduğu konusunda bilgilendiriliyor. Youtube’un Hizmet Şartlarında da bu yönde bilgilendirme var.

Bir de Youtube’un telif hakkı ihlallerini önlemek için aldığı bazı teknolojik önlemler de var, mesela telif hakkınızı ihlal eden bir içerik varsa bir telif hakkı ihlali bildirimi gönderip bu şekilde videoyu yayından kaldırabilirsiniz veya Content ID diye bir sistemi var Youtube’un , eser sahibi hak sahibi olduğu içeriği yüklüyor ve Youtube yüklenen videoları tarayarak bu içerikle eşleşen video bulursa bu şekilde hak sahibinin tercihine göre yayından kaldırma gibi işlemler uygulanıyor.

Kararda tartışılan başka bir nokta daha var Youtube özelinde o da , bazı videolar önerilen video olarak karşımıza çıkıyor, ya da bazı videolar daha üst sıralarda yer alıyor. Bu durumun yasal olmayan o içeriğe ulaşılmasını kolaylaştırdığı veya insanları o içeriği izlemeye teşvik edip etmediği de kararda tartışılıyor. Bu konuda ABAD bu videoların kullanıcıların daha önceden izlediği videolar ya da bulunduğu coğrafya dikkate alınarak üst sıralarda çıktığını söylüyor ve bu nedenle de Youtube’un bu sıralamalar sebebiyle o yasal olmayan içeriğin bulunmasını kolaylaştırmadığını söylüyor.

ABAD Youtube özelinde tüm bunları dikkate alarak aslında Youtube’un kasıtlı olarak yasal olmayan içerik paylaşmadığını, yani umuma iletim yapmadığını söylüyor.

Uploaded açısından da detaylı incelemeler var kararda, aşina olmayanlar olabilir orada şöyle bir sistem var örneğin bir dosyayı o platforma yüklediniz, bu dosya doğrudan herkesin ulaşabileceği bir dosya olmuyor. Onu yükleyen kullanıcıya bir indirme linki gönderiliyor ve o linki eğer kullanıcı herhangi bir yerde paylaşırsa yani bu linki bloglara, forum sitelerinde paylaşırsa, oradan gören kullanıcılar ulaşabiliyor o dosyaya. ABAD da hem bu durumu dikkate almış hem de yine Youtube’da olduğu gibi bu platforma yüklenen dosyaları da yer sağlayıcının yani Uploaded’ın kendisinin yaratmadığını, seçmediğini ya da dosyaların içeriklerinin kontrol edilmediğini belirtilmiş. Uploaded’ın Kullanım Şartlarında da açıkça telif hakkı ihlal eden içeriklerin paylaşımının yasak olduğu belirtiliyor.

ABAD tüm bunları dikkate alarak özetle aslında Youtube gibi Cyando’nun da umuma iletim gerçekleştirmediğini işaret etmiş kararında.

Mutlu Yıldırım Köse: Teşekkürler Merve, o zaman ABAD bu kararında umuma iletim faaliyetinin hangi şartlar altında gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini ayrıntılı olarak incelemiş. Ama somut olaya bu kriterleri uyguladığında, platformların umuma iletim faaliyetini gerçekleştirmediklerini, dolayısıyla da telif hakkı ihlalinden doğrudan sorumlu olmadıklarını söylemiş diyebiliriz.

Peki Sıla, sen temel olarak iki sorudan bahsetmiştin. Eğer umuma iletim olmadığı için telif hakkı ihlalinden doğrudan bir sorumlulukları yoksa, peki yer sağlayıcı olarak sorumlulukları var mı sen bu konudaki değerlendirmeleri bize aktarabilir misin?

Dilan Sıla Kayalıca: Tabi ki. Aslında E-Ticaret Direktifi dediğimiz direktifte çeşitli muafiyet halleri söz konusu. Bizim bugün tartıştığımız, incelediğimiz ABAD kararında bu muafiyet hallerinden yer sağlama hali bakımından daha detaylı bir değerlendirme yapılmış. Bu yer sağlama dediğimiz durum da E-Ticaret Direktifi’nin 14. maddesinde düzenleniyor. Buna göre, eğer yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriğin hukuka aykırı olduğu hakkında gerçek bir bilgiye sahip değilse ve eğer ihlal hakkında bilgisi olur olmaz derhal, çok hızlı bir şekilde içeriği kaldırıyor ya da içeriğe erişimini engelliyorsa, ihlale ilişkin olarak sorumlu bulunmayacaktır deniyor. Uygulamada bu 14. maddeye güvenli liman ilkesi de deniyor ve yer sağlayıcılar bakımından en yaygın kullanılan savunma olarak karşımıza çıktığını görüyoruz.

ABAD, somut olayımızda Youtube ve Uploaded platformlarının bu muafiyetten yararlanıp yararlanamayacağını incelemiş ve bu incelemeyi yaparken, hizmet sağlayıcının oynadığı rolün yalnızca teknik, otomatik ve pasif olup olmadığının, aracılık ettiği içerik üzerinde herhangi bir bilgisi ya da kontrolünün veya aktif rolünün olup olmadığının araştırılması gerektiğini söylemiş.

Örneğin Youtube’un kendi geliştirdiği iç kontrol mekanizmaları olması ve platformuna yüklenen içeriklerden ihlal teşkil edebilecek olanları tespit etmek için teknolojik önlemler alması, onun içerikler hakkında gerçek bilgi ve kontrol sahibi olduğu anlamına gelmez diyor ABAD; ya da bu önlemlerin, ihlal konusunda aktif rol aldığı şeklinde yorumlanamayacağını söylüyor Divan. Gerçekten de, hepimiz Youtube’u çok aktif bir biçimde kullanıyoruz, bakıldığında Youtube’a her dakika 35 saatlik video yükleniyor ki bu da hesapladığımızda günde 50 bin saatlik video yüklenmesi anlamına geliyor. Youtube’un tüm bu sirkülasyon içinde, yüklenen tüm içeriklerini incelemesi ve telif haklarının sahibini araştırması, telif hakkı ihlali olup olmadığını tespit etmesi çok gerçekçi bir beklenti değil diye düşünüyorum ben de.

Aynı zamanda, platformuna ihlal teşkil eden içeriklerin yüklendiğine ilişkin genel bir bilgiye sahip olması da yalnızca soyut bir farkındalık niteliğinde olduğundan, böyle bir genel bilgiye sahip olma durumunu da muafiyetten yararlanamama için yeterli görmüyor Divan.Aslında düşündüğümüzde her yer sağlayıcı için bu soyut genel farkındalık mutlaka vardır diye düşünüyorum.

Yine benzer bir mantıkla, Youtube’un yapmakta olduğu gibi, içerikler içinde arama fonksiyonu sağlanması, kullanıcı profil ve tercihlerinden ya da coğrafi konumdan yola çıkılarak çeşitli öneriler ve listelerin sunulması gibi özellikli durumlar da yer sağlayıcının ihlal teşkil eden içerik bakımından özel bir bilgiye sahip olduğu şeklinde yorumlanamaz deniyor ABAD tarafından ve bu yönüyle de yer sağlayıcının 14. maddedeki muafiyetten yararlanmaya devam edeceği öngörülüyor.

Dolayısıyla, ancak yer sağlayıcının ihlal teşkil eden içerikten ve hukuka aykırı durumdan bir şekilde haberdar olması durumu – ki bu Youtube’un kendi geliştirdiği iç mekanizmalar aracılığıyla olabileceği gibi üçüncü kişi bildirimleriyle de olabilir – ve böylelikle ihlal hakkında spesifik bilgiye sahip olması durumunda sorumluluk ortaya çıkıyor diyebiliriz. Fakat şunu da belirtmekte fayda var, bu tip ihlal bildirimlerinde, platformu işletene sağlanan bilginin, o fiilin ihlal niteliğinde olduğunu ispatlamaya elverişli olması gerekiyor ve ilgili içeriğin kaldırılmasının, ifade özgürlüğünü engellemeyeceğini gösterir nitelikte olması gerektiği de ifade ediliyor.

Özetle, Youtube ve Uploaded üzerinden yürütülen faaliyetin yer sağlayıcı muafiyeti kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğini sormuştu mahkeme ABAD’a. ABAD’ın bu soruya yanıtı, yer sağlayıcının platforma yüklenen içerik hakkında özel bir bilgisi ve kontrolü yoksa, oynadığı rol pasifse, ihlalden özellikle haberdar değilse, bu muafiyetten yararlanmaya devam edeceği şeklinde.

Mutlu Yıldırım Köse: Teşekkürler Sıla. Yer sağlayıcıların sorumluluğu ülkemizde de sıklıkla gündeme gelen bir konu. Online telif hakkı ihlallerinde Türkiye’de ne gibi hukuki yollara başvuruluyor? ABAD’ın bu kararını dikkate aldığımızda ve bu prensipleri gözden geçirdiğimizde, Türk hukukundaki düzenlemeler de AB hukukundaki düzenlemelere benziyor mu? Birazda bundan bahsedebilir misiniz?

Merve Çimen Sevine: Bu konuda ben araya girebilirim.

Öncelikle bizde internet kanunu, yer sağlayıcıların ve içerik sağlayıcıların genel sorumluluklarını düzenleyen ana kanun. Ama bu kanunda doğrudan telif hakkı ihlalleriyle ilgili bir düzenleme yok. Kanun, internet ortamında, intihara yönlendirme, çocukların cinsel istismarı, uyuşturucuya özendirme gibi bazı katalog suçların konusunu oluşturan içeriklerin varlığı halinde ya da kişilik haklarını ihlal eden içeriklerin varlığı halinde, o içeriğe erişimin engellenmesi prosedürünü özel olarak düzenlemiş.

Ama yine de genel tanımlar ve sorumluluk bakımından ister telif hakkı ihlali olsun ister marka ihlali olsun, baktığımız kanun bu kanun yani İnternet Kanunu. Buna göre içerik sağlayıcı, internet ortamında kullanıma sunduğu her türlü içerikten sorumlu. Yer sağlayıcı ise, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değil. Ama yer sağlayıcı, hukuka aykırı içerikten haberdar edilmişse, bu durumunda bu içeriği kaldırmakla yükümlü.

Yani bizim hukukumuzda uyar-kaldır yöntemi geçerli diyebiliriz. Ve AB’de de olduğu gibi, kural olarak bir muafiyet söz konusu ve telif hakkı ihlalinden yer sağlayıcılar direkt olarak sorumlu değiller, haberdar edildikleri andan itibaren hukuki sorumlulukları başlıyor.

Ama, bizim ABAD kararında tartışıldığı gibi eğer yer sağlayıcının, umuma iletim faaliyetini gerçekleştirdiği durumlar varsa örneğin bir platform var diyelim ki doğrudan telif hakkını ihlal eden içerikler paylaşma üzerine kurulmuş, ya da yer sağlayıcıyla içerik sağlayıcı iştirak halinde bu içerikleri paylaşıyor, bu durumda Yargıtay kararlarına da baktığımızda yer sağlayıcının direkt sorumlu tutulduğunu görüyoruz.

Mesela korsan dizi film izlemek için kurulan bazı siteler var, müzik indirme siteleri vb siteler var. Bu tarz siteler yer sağlayıcı olmakla birlikte, aslında doğrudan ihlalden sorumlu olabiliyor. Bu tarz siteler dışındaki gerçekten salt yer sağlayıcı konumunda olan, içeriklere herhangi kasıtlı olarak bir müdahalesi bulunmayan siteler bakımından da sorumluluk bilgilendirilmeleri ile başlıyor.

Buradaki bilgilendirme de aslında Yargıtay kararlarına göre resmi ihtarname yoluyla olmak zorunda değil her türlü bilgilendirme olabilir. Örneğin, online bir telif hakkı ihlali ile karşılaştığımızda, yer sağlayıcıya ulaşarak, bu ihlal teşkil eden içeriği kaldırmasını talep edebiliriz, bu örneğin ilgili siteye mail atmak şeklinde olabilir, ihtarname göndermek şeklinde olabilir, sitelerin kendi telif hakkı ihlal bildirim bölümlerinden başvuruda bulunmak olabilir. Eğer bu bildirim üzerine ilgili içerik kaldırılmazsa, bu durumda artık yer sağlayıcının hukuki sorumluluğu başlıyor. Yani içerik sağlayıcı gibi, yer sağlayıcı da ihlal teşkil eden fiilden ve bundan kaynaklanan tazminat yükümlülüğünden sorumlu oluyor.

Ama bu noktada şunu da belirtelim, FSEK kapsamında yer sağlayıcıya ihlal davası açılması için, bildirim yapılması bir dava şartı olarak görülmüyor, yani hiç bildirim yapılmadan da dava açılması mümkün, bu durumda davanın yer sağlayıcıya bildirilmesi, Yargıtay kararlarına göre sorumluluğun başlama anı olarak kabul ediliyor. Eğer yer sağlayıcı bu bildirimi aldığında içeriği kaldırırsa, hukuki sorumluluğu da ortadan kalkmış oluyor. Ama kaldırmazsa dava tarihi itibariyle içerik sağlayıcıyla birlikte ihlalden sorumlu kabul ediliyor.

Bunun dışında, FSEK kapsamında herhangi bir hukuk davası açmadan, yalnızca içeriğin kaldırılmasını sağlamak için öngörülmüş olan bir prosedür de var. FSEK ek madde 4de düzenleniyor bu süreç. Buna göre eser sahipleri, içerik sağlayıcısına ulaşarak, telif hakkını ihlal eden içeriğin kaldırılmasını talep ediyorlar. 3 gün içerisinde kaldırılmazsa, bu defa savcılık yoluyla bir erişimin engellenmesi kararı alınıyor.

Bu noktada şunu belirtmek istiyorum, uygulamada bazen karışıklık oluyor çünkü. FSEK ek madde 4 de düzenleniyor, telif hakkı ihlallerinde mutlaka uygulanması gereken bir ön prosedür değil. Bu aslında sadece hızlıca erişim engelleme kararı alabilmek için getirilmiş alternatif bir yol. Yani erişimin engellenmesi yoluna başvurulmadan da, doğrudan FSEK kapsamında bir ihlal davası açılabilir.

Mutlu Yıldırım Köse: Teşekkürler Merve, sorumluluktan bahsettiğin hukuki sorumluluk olarak anlıyorum, peki cezai sorumluluk açısından durum aynı mı? Farklı yönde Yargıtay kararları var mı?

Ceza hukuku açısından durum daha farklı. Biliyorsunuz telif hakkı ihlali aynı zamanda suç da oluşturuyor.

İnternet kanununda eskiden yer sağlayıcıların ceza sorumluluğuyla ilgili hükümler de vardı, ayrıca erişimin engellenmesi kararlarını yerine getirmemeleri durumunda hapis cezası öngörülüyordu kanunda. Sonrasında kanun 2014 yılında bir değişikliğe uğradı, şu anda yer sağlayıcılar için öngörülen tek yaptırım, internet kanununda belirtilen yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde adli veya idari para cezası. Bu çerçevede, hem internet kanunundaki bu değişiklik hem de cezaların şahsiliği ilkesi göz önünde bulundurularak, ceza mahkemeleri tarafından yer sağlayıcıların cezai sorumluluğu olmadığı yönünde kararlar veriliyor.

Hatta belki dinleyicilerimiz de biliyorlardır, geçtiğimiz yaz aylarında sosyal medyada bu yönde çok haberler çıktı, bazı karikatürleri izinsiz paylaşan internet sitelerine karşı bu karikatürlerin sahipleri tarafından ceza şikayetlerinde bulunulmuştu.

Bu şikayetlere ilişkin olarak 2021 yılında sonuçlanan bir dava var mesela orada ceza mahkemesi umuma iletimi, o sitedeki karikatürü paylaşan kullanıcının gerçekleştirdiğini söylemiş ve yer sağlayıcının da internet kanununa göre yer sağladığı içeriği kontrol etme yükümlülüğü olmadığını, eğer kendisine bildirim yapılmışsa ve buna rağmen içeriği kaldırmamışsa bu durumda sadece hukuki sorumluluğu olduğunu, cezai sorumluluğunun ise olmadığını belirtmiş. Yine o kararda cezaların şahsiliği ilkesinden de bahsediliyor, somut olayda karikatürü paylaşan yani umuma ileten içerik sağlayıcı. Yer sağlayıcı değil. O yüzden sonuç olarak yer sağlayıcının beraatine karar verilmiş.

Yani ceza bakımından durum biraz daha farklı bir durum var.

Mutlu Yıldırım Köse: İkinize de teşekkür ederim. Tüm bu konuştuklarımız çerçevesinde, hem bizde hem AB’de yer sağlayıcıların doğrudan sorumlu olmadıklarını, kural olarak ihlalden haberdar edildikleri anda sorumluluklarının başladığını söyleyebiliriz.

Bitirmeden önce, Sıla başta da bahsettiğimiz gibi bu karar AB Telif Hakkı Direktifi 2019’da yürürlüğe girmeden önce verilmiş bir karar ama bundan sonrası için Telif Hakkı Direktifi de yürürlükte olacak,  bu sebeple son olarak kısaca bu direktiften ve bizim hukukumuza olası yansımalarından da bahsedebilir misin?

Dilan Sıla Kayalıca: Teşekkürler Mutlu Hanım, bu konuya döndüğünüz iyi oldu. AB’de telif hakları konusunda uzun soluklu bir reform süreci var bildiğimiz üzere. Merve’nin de bahsettiği gibi 2019 yılında yürürlüğe giren ve üye ülkelerin halen iç hukuklarına adaptasyon süreçlerinin devam ettiği Dijital Tek Pazarda Telif Hakları Direktifi söz konusu.

Aslında bu direktifteki düzenlemelerin birlik üyesi devletler tarafından Haziran 2021’e kadar iç hukuklarına aktarılması gerekiyordu ama çoğu ülke bu konuda henüz net bir düzenleme yapmadı. Aşağıda Marques’ın  sitesinden aldığımız güncel bir haritayı görüyorsunuz, sadece yeşille gösterilen ülkelerde uyum süreci tamamlanmış, diğerlerinde ise düzenlemeler henüz tamamen yürürlüğe girmiş değil, hatta çoğunluğu gördüğünüz gibi kırmızı statüde.

Bu direktifte ise çok tartışılan bir 17. madde var. Telif korumasına tabi içeriğe online olarak yer sağlanmasındaki sorumluluğa ilişkin detaylı bir düzenleme içeriyor bu madde ve aslında benim anlayışıma göre, yer sağlayıcının sorumluluğunu biraz daha üst seviyeye taşıyor.

Bu maddeye göre, bir online içerik paylaşım hizmeti sağlayıcı söz konusu olmalı – ki her yer sağlayıcı bu nitelikte olmayabilir. Örneğin Youtube, Instagram, Facebook bunlar içerik paylaştıkları için bu kapsamda değerlendirebiliriz ama örneğin Ebay gibi Amazon gibi online pazaryerleri içerik paylaşım siteleri olmadığından bu kapsamda değerlendirilemiyor. 17. maddeye göre, bu online içerik paylaşım hizmet sağlayıcıların, telif hakkı sahiplerinden yükleme sırasında lisans veya lisans niteliğinde izin formu almaları bekleniyor. Eğer izin alınamıyorsa, hizmet sağlayıcının izin almak için elinden gelen en iyi çabayı gösterdiğini kanıtlaması gerekiyor, ihlali önlemek için yüksek sektör standartlarına uygun önlemler aldığını ve olası ihlal bildirimi halinde hızlı bir şekilde içeriği kaldırdığını ya da içeriğe erişimi engellediğini göstermesi gerekiyor ki sorumlu sayılmasın.

Bu maddedeki sorumluluk halinin 3 yaşından daha büyük ve yıllık cirosu 10 milyon Euro’nun üstündeki hizmet sağlayıcılara uygulanacağı belirtilerek – sektördeki daha genç ve küçük çaplı hizmet sağlayıcılar için daha elverişli bir ortam yaratılmaya çalışılsa da, ilgili çevrelerde pek çok eleştiriye maruz kalan bir düzenleme olmuş. Bu eleştirilerden en dikkat çekenlerinden birisi de aslında, ifade özgürlüğüne engel olması ve muhtemel bir sansürün önünü açması. Sonuçta içerik paylaşım platformları kişilerin duygu ve düşüncelerini özgürce ifade edebildiği alanlar. Dolayısıyla hizmet sağlayıcıların herhangi bir ihlal halinden kaçınabilmesi, ihlal halinde kendini sorumluluktan aklayabilmesi için platformlardan sıkça içerik kaldırması ve dolayısıyla bunun da giderek bir sansüre dönüşeceği yönünde yoğun eleştiriler olduğunu görebiliyoruz. Bu da direktifin bambaşka bir yönü ve bambaşka bir tartışma diyebiliriz.

Türk hukuku açısından bakacak olursak, AB’de telif hakları ve online hizmet sağlayıcıların sorumlulukları hakkında çok daha ayrıntılı düzenlemeler var; bugün de birkaçından bahsettik. Bizde ise FSEK ve İnternet Kanunu kapsamında tüm değerlendirmeler yapılıyor. Ancak FSEK’in de oldukça eski ve güncellenmeye ihtiyaç duyan bir kanun olduğunu dikkate alarak ve fikri mülkiyet alanındaki düzenlemelerimizde AB hukukunu takip ettiğimiz için, yeni direktifin ileride bizdeki düzenlemelere ve uygulamalara da etki edeceğini düşünüyorum.

Mutlu Yıldırım Köse: Her ikinize de bütün anlattıklarınız için çok teşekkür ediyorum.

İzleyicilerimizden herhangi bir soru gelmemiş diye görüyorum, ama daha sonra da konu hakkında herhangi bir sorunuz olması halinde her zaman bizimle iletişime geçebilirsiniz, e-maille de sorularınızı iletebilirsiniz.

Herkese iyi çalışmalar ve keyifli günler diliyorum. Bizi dinlediğiniz için de çok teşekkürler!

Dilan Sıla Kayalıca: Çok teşekkür ederiz dinlediğiniz için.

Merve Çimen Sevine: Teşekkür ederiz, iyi günler


Aboneliğinizi Yönetin

Güncel hukuki görüşlerimiz ve etkinliklerimiz hakkında özelleştirilmiş bilgilendirme için abone olun.